MUALLİM İLE BAHAR KONUŞMALARI SÖKÜN
EDEN MARTILARIN DİLİNDE SAKLI BİR DÜŞ GİBİ BİR ÖYKÜ GİBİ ÖYKÜNDÜĞÜ KADAR
MUTLULUĞA İNSANIN VARSIN OLSUN DÜNDE SAKLI KALSIN O ÖLGÜN ÖRÜNTÜ SABAHIN DA
ŞAİRİN DE ANSIZIN ŞAFAĞININ ATTIĞI BİR GECENİN HÜKMÜNDE SİVRİLEN DİLİ SÖZCÜKLERİN
SIVAZLADIĞI KADAR ŞAİR SEVGİNİN, YÂRİN SIRTINI ELBET DOKUNULMAZLIĞI DA
OLACAKTIR SEVGİNİN, AŞKIN EN ÇOK DA D/OKUNAKLI BİR EL YAZISI İLE ŞAİR ŞERH
DÜŞMÜŞKEN SÖZCÜKLERE VE UMUDA…
Baharı erteleyen poyrazın sesinde
serzenişinde buldum kendimi gecenin bir kör vakti içimdeki koru şiir bellediğim
kadar da ekmeğimin yanına eşlik eden bir nimetti şiir.
Bir algı eşiğinde nüksetti de ansızın
mademki hikâyesi olmalıydı her şiir her şairin de nükseden bir dokunulmazlığı
olmalıydı vardı da: varamadığı o kayıp kıtada o diğer yakada asılı sözcükler
vardı mesela ses etmeyen şairin nüktesine tutulan nutkuna kafa tutan imgeler
vardı ve şair kardığı kadar önünü yâdını dünde sakladı ve yârini ve kalan
yarısını ta ki vakti dolana değin ve işte altına imzasını attığı birer akit
niteliğinde idi yazdıkları.
Serzenişin dibine vurmuşken cihan.
Çivisi çıkmışken çoktan ve de…
Mademki çiviydi diğer çiviyi söken bu
bağlamda şair asla durmadı baş koyduğu yoldan sapmadı yol yordam bilmediğinden
değil elbet şair Rabbine sadıktı bir o kadar tanrısını yitirmiş gölgeler başka
deyişle birbirine tapan ve Mevla’ya şirk koşan verilmiş yalan yanlış hükümler
nezdinde.
Bir çağrı iken misilleme yapan.
Ağına düşmüşken hüznün.
Ağırdan aldığı kadar hayatı boğazından
da lokma geçmezdi birileri aç iken ve yüzden bir ömür terbiye etti şair
bedenini ama yetmedi sonsuzluğa uğurladı nefsini ve hızını kesmedi de…
Kendini adadığı bir iklimdi adeta
dünyanın gerçek sandığı yalanları ve sevginin hem amblemi idi yakasına ilişen
hem de hüzünlü yüreğinin çağırtısı ve ç/ağrısı asla dinmeyen.
Hurafeler saklı idi dünde.
Günde saklı ümidin ışığı kefil olduğu
kadar yüreğine.
Azimli ve dik başlı bir o kadar
sevecen ama yetmedi hiç kimseye yetinse de yatıya kaldı yeni duygular bir yatır
mahiyetinde satırlara gömdü başını yetmedi şiirlerle d/okudu evreni asla
solmadı mizacındaki çiçeğe yenik düşse de zaman zaman bazen uğultuları
duymazdan geldi ve içindeki lal duygular göğe yükseldi en çok da haz etmediği
Yıldız isminden bir o kadar yıldız gibi kaymayı da pek sevdi.
‘’Yaşamak bir can sıkıntısı idi belki
de.’’
Tıpkı nükseden diğer bir şiirde can
bulduğu tutunduğu ele de sıkı sıkı sarıldı okuduğu her şair her şiir adeta
beşik kertmesi idi kaleminin ve lal yüreğinin de sesinde izinde kaybolmayı hep
yeğ tuttu hayatın yenik addettiği kimliğinde saklı o duygusallık ve umut ve
hayal gücü asla da sığ olmadı sığ olan insanlardan haz etmede ve sağduyusu iken
eşlik eden en çok da solundaki meziyeti içselleştirdi ve notalar ç/ağladı bir
bir gamın esaretinde solundaki sol anahtarının de açtığı her kapıyı tevafuk
bildi mucizelere de hep inandı.
Düşleri vardı hem asla hız kesmeyen
yoksa şair yalan mı söylemişti okuduğu şiirinde de haykırırken üstat:
‘’Kimse düşlerin yetişemez.’’
Oysaki istendi mi nasıl da alt
ediyordu insan altı çizilmiş gerçekleri ve istendi mi düşlerin hızına bir
avazda yetişiyordu lakin yetişemediği başka şeyler vardı şairin:
Misal.
Kalemin hızında saklı ruhun temposu
ve yüreğin çarpıntısı.
Milyon kere reddetmiş olsa da
kalemini şair üstün çıkandı ilhamının uzak dağlardan serin esintilerle
misafirliği ve mademki şair de misafirperverdi.
Sözcükleri katık yaptı ruhuna.
Asla atık değildi sözcükleri.
Bir batılda saklı hiç değil ve şair
en çok atıl yüreklere sitayişte bulundu çünkü sevgi eksikliği çeken insanların
ve cihanın sür-git sorgusunda hep suçlanmıştı sevgisi ve kelimeleri.
Doğuştan gelendi sevgi.
Sonradan kirlenen ve yok sayılan.
Doğurgan bir atlasta delişmen bir
coğrafyada saf tuttu şair hem de tüm safiyetiyle ve yaşadığı kadar yazacağına
da söz vermişken bir kere kendine…
Güneş nazlı nazlı s/üzülürken kış
penceresinde saklı iken gülücükler.
Misilleme yapan gecenin nemrut
yüzünden dökülen nasıl ki bin parça.
Öncesinde geceye duyduğu sevgi baskın
çıkarken şimdi gün yüzü görmek adına canhıraş sabahın erken saatlerinde
karşılarken hayatı ve yeni günü.
Kışın cenderesinde soğuk alan kalemi
ve annesinin atlas yüreği.
Ve işte bir batında doğuyordu
doğacaktı da gün ve şiir ve bahara sayılı günler kala kışın ceremesini de
çekmeye dünden razı…
Kısaca kelamı yitik değildi selamı
ise Allah rızası için.
Meramını da beklerken bir eklenti
yapmışken şiirlerini ve kalemin yırtık duvağından yüreğinin peçesinden sökün
eden sözcükler ve duygular işte pişekar bir sevinçle piştiği kadar yanmaya
dünden razı şair mademki yakmaktaydı da yazdıklarının ucunu ve ucu bucağı
görünmese de hayallerin ve umudun bir kere de nam salmışken hüznü yeniden
başladığı kadar hayatına her gün ayrı bir milat bildiği kadar miadı dolana
değin de hüznün ve ömrün, yazmaya sadık kalacağının da müjdesini vermişken yüce
Yaratan…