İhmal edilmiş bir düş idi bir
sandalda saklı yalnızlığım alabildiğine ırak kılandı mademki kaderim…
Tüten dumana duacı bir bacaydım
Kovulduğum kapılardan
Çıkıp da yola bacadan dalan bir kömür
parçası
İken gözlerinde sığındığım o liman
Bir epikriz raporu idi mademki
sunulan
Matemin…
Sönmeyen yangınım
Yâdı dünlerin
Nakşı nesirlerin
İçimdeki izdiham ne ki ne
Çekildiğim inzivada horlanan benliğim
Horasan Tepelerine aşkın ve hüznün
Sancağını diktim
Ve işte aşktı aşk
Aşikâr olan bir itirafname
Bir vakit
Dolduğum onca boşluk dolu sayısız
akit…
Ve yakut gözlerinde annemin
Sarmalında çaresizliğin
İsyanım iken zalime ve merhametsiz
kullara
Dayanağım
Tek Sığınağım
İnandığım kadar Rabbin Adaletine
Surlarda serili yeminlerim gibi
Öpüp de üç kere başıma koyduğum rahmeti
Lokma lokma doğrarken içtiğim soğuk
çorbaya.
Bir hışımla
Kapıdan dalan
Muhatabım varsa yoksa çıkan her
yangında
Alev alan fıtratım
Tek bir kıvılcım addedilse de
İhbar ettiğim yalnızlığım
İmtina edemediğim kadar
İstişarede ruhum
Kalemin nidalarında seken hecelerden
Derlediğim bir masal bir roman
Bakaya kaldığı kadar mevsim
Yüreğimi üşüten hazanda
Saklı delişmen rüzgâr tam da ensemde.
Bir soykırım olsa olsa
Yâdımdan nakşeden teselli
Aşkın her tecellisinde
Yemin etsem de
Bu tuzağa düşmeyeceğime dair
Uzak kılındığım
Öksüz satırlarım
Bir harabe addedilse bile
Ne ki varlığım?
Hiçliğimle güç bulup
Sevginin tarhında dağıldığım
Dağınık yatağı düşlerimin
Tarumar edildiği kadar
Hüzün iken tek gerçeğim
Ve gerekçem
Varsın olsun
Bir ütopya olarak addedilsin
Mutluluk dolu bir muradı
Artık dillendirmediğim kadar da
Bu imkânsız sevdayı
Postaladığım bir kör nokta
Körü körüne sevip
Y/anıldığımdan da çok fazla…
Kap kaça uğrayan ömrün demir attığı o
sessiz liman
Oysaki sana nasıl da inanmıştım…