‘’Benim
tüm kaygım kalbimde saklı, tüm kaygım benim.
Kaygım.
Bir
şiirin sonunda ölü bulunacağız bir gün ve kimse anlamayacak bir ruhun
hecelenişini. “Dünyada ölümün en fiyakalısını yaşamıştık biz” diyemeden
gideceğiz bu topraktan, havadan, sudan, efkârdan.’’(ALINTI)
Ruhumun ihtiva
ettiği bir dehlizden her an firar edip itiraf da etmeliyim bu kaygı dağında
solan bir çiçeğin yasını tutan benden başkası da olamaz hani.
Kaygı eşiğimdir
algımdan dökülen heceler.
Bir b/atıl yürektir
ki yaşamak ve düşlerin birikintisinde saklı tek gerçektir o:
Hayal çöplüğüne
denk düşen o kekremsi acı o baş belası sessizlik.
Ruhumun
izbelerinden döktüm ben ılıman kuşağında aşkın ihtiva ettiğim duyarlılığın
betonarme yanılgısında bir yanıt aramışken sorularıma.
Bir dudağı yerde
bir dudağı da gökte iken şairin…
Şairin ulağı ve tek
sırdaşı o şiir minvalinde seken hecelerin de ihbarı.
Bir kalıntı misali
şairin üç bacaklı sandalyesi ve bir yatır gibi çevresinde dönendiği mabedi
aşkla sürmanşet duyguların ihbarı ve iltifatı.
Dünya…
Dünya olalı.
Dünya derdinin
dünya malı dünya mülkü.
Bir edim.
Bir edinim.
Bir evham.
Bir de ihtimamla
kesildi mi biletin.
Ön sözü yok ki
hayatın son noktayı da biz koyalım.
Önsezileri
aşırılmışken hayatın bir sır dolabı bir ser küpü bir de surların zamlı tarifesi
her duygunun serildiği bir ihbar daha almış iken yüreğin postanesinden firar
eden posta pulu misali yüreğimi bir zarfa koyup gönderdiğim sonsuzluğun bir
izlek değil bir dilek misali ağacın dallarına bağladığım çaputların da yok iken
dur durağı.
Şimdimi tehir ettim
edeli.
Yarınlara
meylettiğimse bir rivayet mademki dünde kaldı leşim mademki dünde kaldı na’şım
ve işte elimdeki o kanlı bıçağım kalemin ucunu her yonttuğumda akan yaşı akan
tozu akan damı ruhumun arka bahçesinde kör kütük sarhoş olmuş bir külhanbeyi attığı
her naranın ona geri döndüğü ve işte ömrünü harcadığı o zindandan olmasa da
kurtuluşu zinhar ölümlü zinhar hüzünlü zinhar alaylı bir şair olmanın ufkunu da
açtı mı Tanrı…
Bir şiirden de
ötesi.
Bir şairin en büyük
külfeti:
Yazılası şiirlerin hikâyesi…
Yazamadığı kadar da
çektiği çilenin yok iken tarifi varsa bir arif anladığından ötesi anlatmaya
doyamadığı kâh hayatı kâh son bulmayan hayalleri çatallı sesinde gecenin
yaşadığı kadar da yaşattığı o kan donduran zemheriyi bir kalemde sayfaya
serdiği buzdağı misali ruhundaki her dikit her sarkıt nice imgeye denk düşerken
mademki faili de bu sevdanın…
Bir iç görü adeta aşkın hicretinde
saklı mana.
Bir rengin kıyımı aşkın kıyama
durduğu gök kuşağı ve işte zemheriden yağan karı içime çektiğim kadar ve
kardığım ömrün yakut teninde saklı o sitemkâr rüzgâr gibi meylediyorum içime ters
estiğim kadar tersine döndürüyorum hayatı ve bak, bak işte: doğduğum günkü
gibiyim annemin rahminde dönüyorum fasulye kadar küçük ve endamlı bir cenin
olma hakkını mademki elimde tutuyorum…
Bir rengim yok henüz.
Saydam.
Şeffaf.
İç güveyinden hallice yaşadığıma dair
tek kanıt yok iken elimde…
Endamımla yerle yeksan ettiğim
kötülük ve melek ruhumla melek kanatlarımla korunduğuma delalet hüsranımla
tuttuğum yolu tuttuğum yası tutamadığım yaşımı ihbar ediyorum.
Bu ne cüret?
Demediğimin de ötesi cahil cesareti
ile önde saf tutan domdom kurşunu misali sektiğim kaldırımın kırık taşında
taşlanan yüreğimde saklı o sarkıt ve dikit:
Ben yangından ilk kurtarıldım.
Yandığımdan öte yağmalanmış mezar
taşımda saklıdır sırlarım ve parmak izim.
Kaybolan insanlık.
Kaybettiğim ön görü ve hayallerim
açmak ne kelime acındıranlara da yok iken tek sözüm ve közüm ve özüm.
Lanetli mezar taşım.
Bir lahit iken paylaşılmayan na’şım.
Anne, yeniden doğur beni…
Demenin telaşı ile sayıkladığım çok
mu belli?
Anne, ölmeden göm beni.
Ağdalı değil hayat bir ağda takılı
hiç değilim ağlak suretlerin timsah gözyaşlarında saklı bir zemheri misali içim
üşürken üşenmeden sevdiğimden de öte…
Sürmenaj olmuş kırık yüreğimden yok
ötesi:
Sanrılı bir veda.
Sancılı bir eda.
Ölenlerin de asla geri dönmediği ne
kadar saklı ise gördüğüm rüyalarımda ve adını anmadığım kim varsa düşmez iken
de yakamdan ve işe çalakalem yakın markajda duygularım bir kar marjı değilken
de yaşamım ve yaşattığım kadar sevgiyi yaşamaya da ant içtim içeli…