Emir Büyük Yerden...





Sonlanmış olmalıydı oysaki o meddücezri yürek iklimimde açacak sayılı çiçekten biri olmamın ne mahzuru vardı ki?

Önce gıybete girişti insanlık.

Derken küçük kıyamet koptu.

Kıymeti bilinmeyen sevginin teninde saklı iken özlemin tininde yarınlara meyleden ve işte şairin titri ve de kalemin sağdıcı hüzün olsa bile neydi sahi bunun merhemi?

Önce sevdi.

Sevilmekse işin raconu…

Kat izinde hüznün renk vermeyen cihanın müridi ve sefil rengi karanlıkta saklı iken yazılmayı bekleyen nice öykü…

Ve şair aldı kalemi eline bilinmeyen bir zamanda bir mekânda örtüştüğü kadar yalnızlığın gücünde saklandığı kadar da berrak iken anaç yüreği mademki Emir de büyük yerdendi…

Kaçıncı kuvveti ise aşkın kırılan fay hattında ölümcül bir sarsıntı bir feryattan da öte çınlayan kulakları ve hicranın yakasında derken kapı çaldı:

Anlık bir vuruş ve öfke.

Dilaltı hüzünde saklı metanet ve direnci kırılmış olsa da gelinen o son noktada…

Felekti başrolde olan aslında senaryonun kendisi ve şairin çaresizliğinde acı acı öten siren sesi…

Ve işte kollu kuvveti koruyucu melekler ne de olsa aşka âşık şah damarından yakın olana sevdalı hem şair safça tüm masumiyeti ile sevmemiş miydi koca cihanı?

Tekbir getiren o iç ses.

Dış sesse baskın ve bir Allah’ın kulu da duymazken görmezken şairi:

Eli üstünde iken kalemi.

Kalemin üstünde inşa ettiği kalesi…

Ve her şeyin üstünde inancı ve itikadı ve Allah sevgisi.

Mademki Allah vergisi idi yazdıkları ile hemhal aşka Rabbine âşık ve yüreğin şadırvanı:

Misilleme yapan duygular.

Kat çıktığı kadar da hidayete.

Canını sadece Allah alacakken zamanı geldiğinde…

Sabahı zor etmişti şair.

Bir başına.

Baskın duygular ve dans ettiği Kara melek.

Acının şahikası ve kulvarında öncü iken de yürek…

Nazına yetişemeyen kalem.

Niyazına tek şahit Rabbi…

Ölümsüzlüğü telaffuz ederken ölmek hem de kendini öldürmek ne kelime?

Şah damarıydı kanayan.

Yüreği tüm insanlara kanan.

Alametifarikası hayatın sözcüklerin nüansı.

Göğün katları.

Yerkürenin katmanları.

Katlandığı kadar acıya şair…

Atladığı bir basamak mıydı yoksa kendine duyması gereken sevgi mi?

Saygıyı en üstte taşırken tası tarağı toplayıp da bu dünyadan ve kendinden gidecekken…

Ve işte zamanı gelmişti sabahın.

Kulağı sabah ezanında ruhu delicesine çırpınırken ona dar gelen bedeninde…

Yüreği hem yamalı hem yaralı andığı kadar Rabbini anbean günbegün de büyüyen bir Sevgi ile…

Vakit bu vakit değildi madem hem şairin daha yapacak çok işi vardı ve seveceği daha nice insan ve de yazacağı nice yazı ve şiir…

Akan suya dur demeyendi mademki Yaratan…

İnancına eşlik eden ne çok ezan vakti dualarını sunduğu İlahi Makam.

Makamsız ve rütbesiz olsa bile şair mademki İlahi Dergâhına kabul etmişti yüce Rabbi…

Dur durak bilmeden de sevdi mi yazdı mı şair…

Hem gün doğmadan neler doğuyordu tıpkı şairin de o sabah ansızın doğması gibi geride eser de kalmamışken külünden ve döktüğü yapraktan mademki Rabbi:

‘’Ol’’ demişti elbette Emir büyük yerden…

 


( Emir Büyük Yerden... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 13.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.