Çürük çekilesi mümkün olmayan bir düş
idi g/ördüğüm hayal tekkesinde saklı nice düşten farklı içine düşülesi sözcük
deryasında saklı matemim ve kalp gözüm.
Göğün müridi kuşlar sözcüklerse
yaslı.
Yerkürenin ümidi iken doğa, her canlı
dualarla sarılı.
Hırpani bir özlem güttüğüm kendime.
Harala gürele yaşadığım varsın olsun
yok sayılsın sözcüklerim nasıl ki her biri şiir hükmünde meclisten geçmeyen
sayısız kararname.
Hem, namı da yürümüştü dünyanın
kimine göre yalan kimine göre darmaduman sahte bir ikametgâh.
Ahlarla sarılı ruhum aczi yetim.
Renkler saklı ezik iken üstüne
basılası ruhun sandukası ve sözcükler esmekte rüzgâr hızında saklı tutulası
sırların, matemin duyulmaya namzet yankısı ve içimde şiirler şarkı söylüyor
uzamında göğün ruhumda yabancısı olduğum yalanlar can çekişiyor duyulmazdan öte
duyurmaksa iç sesimi bedeller ödüyorum yorgun kaleminin izinde bir mahlas
diliyorum kâinattan kul köle olmadan insan ırkına ve ben adımla değil adlarımla
yaşıyorum…
İsmimle müsemma dikenli bir dal.
Yetimsizim.
Diğer adısda saklı iken Samanyolu.
Basiretsiz kuşlar göç ederken.
Andıkça rahmeti, mazimi ardıç
kuşlarına öykünüyorum ve yazdığım belki de yüzlerce öyküde saklı acımla dem
tutup bu sefer şiirlere asılıyorum.
Kasıntı kâfir gülüşler acımakla
kaçmak arasında bir yerde ve açık ara farkla öndeyim adımla müsemma olmayan
hüznüme kefil olduğum kadar kalemime ve diri olmanın dingin olmanın bir olmanın
hayali ile d/okunuyorum en uzağa tuzak addedilen ne varsa kusurum varsın olsun
içine düştüğüm bu aşka: endamına çarpıldığım s/onsuzluğun hizasında solumdaki
ağrıyla çalkalıyorum düşlerimi ve berrak bir gülüm/seme eşlik ediyor ismime
hali hazırda bulamadığım mahlasın söküklerini dikiyorum yazdıklarımla hemhal
bir orta yol bulamadığım kadar cihanda sürgün edildiğim coğrafyalarda…
Sürüklendiğim kadar sür-git.
Sürmenaj olmuş şiirlerden uzak.
Sürmanşet duyguların sarmalında net
bir yürek belliyorum içimdeki sözlüğü bazen yırttığım kadar boş kâğıdı ve işte
beslendiğim kadar acıyla açamadığım kara kutunun şifresini arıyorum şifa
niyetine yazdığımla müsemma ömrü ziyan etmenin ertesi yeniden ömür diliyorum
ölümsüzlüğü parmak b/asmanın adı iken kalemin sesi.
‘’Şimdi 128 harfli bir şiir var karnımda,
Satırlar artık bomboş.
Karnımda hissiz bir şiir var,
İçimde durmadan bölünen şiirler,
Birlikte yok olacağımız şiirler,
Birlikte unutulacağımız şiirler,
Hiç borcu olmamış şiirler
Ve bu yüzden çok acıyan şiirler.’’(Alıntı)
Zıtlaştığımsın zıt
kutuplar da olmanın ötesinde ve senin yokluğunda, zil takıp oynadığında
sözcükler her ip atladığımda belime dolanan ırkı olmayan gülüşler.
Zemheride yaş alan
bir şiir misal.
Kabrime yakın sana
t/uzak.
Örtüştüğüm hayaller
ve peygamber sabrında dikiş tutturamadığım bir hayat adeta ölümüne sevmekle
iştigal kalem her dem darbe aldığında alabildiğine isyankâr yürüdüğüm kadar
yolumda yünden ördüğüm bir örüntü iken mezar taşım üzerinde yer bulamadığım
cihan ve ruhumla arama nifak sokan gölgeler.
İstiflediğim kadar
duyguları kat çıktığım şiirler.
Çıka çıka
yorulduğum çıtası da yükselirken bu amansız ve imkânsız aşkın.
Emre amade imgeler
iç cebimde şiir olmaya namzet…
Emir eri iken
kalemin nice sözcük bir yaş gibi inen gözümden yaslandığım omzun artık çökkün
sense sefasını sürdüğün kadar bendeki hüznün…
Bir ben olsaydı
keşke içimde lakin bensiz türeyen benler misali serpili yüzüme.
Bir kıyam olsaydı
keşke yaşamak gel gör ki kıyam bildim ben hayatı her kıyıldığında içim kıyama
durduğum şiirler.
Öznesi gizli iken
öncemin.
Özverisi dolu dolu
imgelerin.
Her reşit acı eşit
olmadığı kadar…
Yüreğinse, azizim
bir b/ölü aşk iken tekil varlığım tekleyen kalbim tekelindeyim işte şiirin ve
aşkın.