Şu
ülkenin haline bak. Ülkemin ve insanlarının yığınla sorunu var iken, aklı
evvel bir takım siyasetçiler, 31 Mart yerel seçimlerine son sürat hazırlanıyorlar.
Öyle bir hazırlanma ki bu, küfür, hakaret, iftira birbirini kovalıyor. Seçildiğinde
asla yerine getiremeyeceği sözleri veriyorlar, vatandaşların aklı büyülü,
tempolu ve vurgulu sözlerle düğümleniyor. Sözcükler arasına manevi kelimeler
de serpiştirilince o biçim bir konuşma oluyor. Seç, beğen al!
Siyasetçiler,
sanatçılar, yazarlar, düşünürler ve gazeteciler ülkesinin aynasıdır. Yaşlı-genç
tüm insanlar, her gün televizyonlar aracılığı ile evlerine konuk ettiği bu
şahısları takip ediyor, dinliyor ve aklında ve vicdanında olumlu veya olumsuz
bir şahsiyet portresi beliriyor. Küfürbaz siyasetçileri dinledikçe genç-yaşlı insanların
zihninde, siyaset yolunun küfürlü konuşmaktan, iftira atmaktan ve yalan söylemekten
geçtiğini düşünüyor. Hedefe varmak için namuslu da olsa rakibine iftira atmanın
meşru olduğu zannına kapılıyor. Dünya ülkeleri de yakından Türkiye siyasetini
takip ediyor, notlar tutuyor ve ikili ilişkilerde de bu bilgilerden faydalanıyorlar.
Türk siyaseti, kendi halkına güven vermiyorsa Türkiye’nin uluslarararası ilişkilerinin
akamete uğraması kaçınılmaz olur. Bu sebeple, koltuk derdine düşmeyen, usulsüz
ihalelerle yandaşlara rant sağlamayan, rüşvet alıp-vermeyen, ülkemizi kara para
cenneti yapmayan ve “yasalar arkamızdan gelsin.” demeyen söz ve karar sahibi
kadroların ülke yönetiminde karar sahibi olması gerekir. Türkiye’yi yönetecek
şahısların bilgili, tecrübeli, ahlaklı ve emin kişiler olmasına özen gösterilmelidir.
Zira ülkemizi yolda bulmadık; bu vatanın her karış toprağı şehit kanlarıyla
sulanmıştır. Onların aziz hatıralarına saygılı olmalı, vatanımızı kutsal bir
emanet olarak görüp, canımız pahasına korumalıyız. Ne olduğu, kim olduğu belirsiz siyasetçilere
bu ülkenin idaresini asla teslim etmemeliyiz. Bu milli bir meseledir.
Devleti
yönetenlerin ve diğer siyasetçilerin bu devletin Cumhuriyet rejimiyle yönetilen
sosyal-hukuk devleti olduğunu asla unutmamalıdır. İktidara gelenler veya
devleti yönetmeye hazırlanan siyasetçiler milletin dinine, mezhebine, ırkına
ve sosyal konumuna göre ayırmamalıdır. Devletin yasaları ve imkânları her
insanı kucaklayacak özellikte olmalıdır. Atatürk’ün söylediği gibi “iç
cepheyi sağlam tutmalıyız.”
Harami
zihniyetiyle makam-mevki sahibi olanların yaptıkları yolsuzluk, rüşvet ve
usulsüzlükler Sayıştay raporlarına girdiği halde herhangi bir cezai uygulama
yapılmıyor. Bu tür haramzadeler, besmeleyle harama kaşık sallayan ahlaksız
kişilerdir. Sakallı-cübbeli sözde din adamları ve bunlarla birlikte hareket
eden siyasiler, Arapların din anlayışını bu millete aşılamak için Arapça okutup,
Türkçe anlatmaya gayret ediyorlar. Bunun doğal sonucu olarak ülke ve millet
olarak ağır bir yıkımın altında inim inim inlemeye mahkûm oluyoruz.
Posta
yoluyla oy kullanan Avrupa ülkeleri var. Bu ülkelerde insanlar, oylarının
çalınmayacağından emindirler. Gece boyu, seçim torbaları üzerinde uyumak ve
bu yolla oylara sahip çıkmaya çalışmak asla söz konusu olmuyor. Bu ülkeler,
böyle saçmalıklarla uğraşmıyor. Bilim, sanat ve teknoloji üretiyor. Uygarlık
yarışında dev adımlarla ilerlerken, ülkemizde siyaset yapanlar, büyük bir iştahla
koltuk ve rant peşinde koşuyorlar.
Emevi yönetiminden bu güne, din siyasetin ve ticaretin bir aracı haline getirildi. Oysa Müslüman olduğunu iddia edenlerin yaptıklarına dikkat edersek eğer, Yüce İslam’ın kişisel hırslara ve siyasete nasıl alet edildiğini görürüz. Kur’an bu konuda insanları şu ayetleriyle uyarıyor: Bakara Suresi 174. Ayet “Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip de bununla biraz para alanlar, gerçekten karınları dolusu ateşten başka bir şey yemezler. Kıyamet günü Allah onlara ne söz söyler, ne de kendilerini temize çıkarır. Onlara sadece acı veren azap vardır.”
İri ve diri olarak eğitimin kalitesini yükselterek, bilimde, fende, tıpta, sanatta, edebiyatta ve felsefede çığır açacak eğitim politikaları geliştirmeliyiz. Çığ gibi büyüyen ülke sorunlarını çözecek kadrolar tahsis edilmeli ve sorunlar bir an evvel çözülmelidir. Ülke sorunlarını çözmek için benden, senden, o hain, bu bilmem ne demeden, yeteneklerinden faydalanmalıdır. Ülkemizde hainler, uyuşturucu ve kara para aklayanlar derhal yakalanıp, Türk adaletine teslim edilmelidir.
Yazarın
Sonraki Yazısı