Muştalanmış gün ışığı:
Sökülen dikiş izleri saklı
Şehrin surlarına konan hümayun misali
Geniş cepheli binalar aşkla eşleşen
yolu
Süzgün balkonların pencere pervazına
konan
Göçmen kuşlar belli ki
Yitirdiler rotalarını
Öykündüğümüz sefil nidalar yok artık
Issızlığa bakan arka cephesi
yalanların
Süzülen düşler ne ki
Güleç mevsimin şakıyan ruhuna
Eşlik eden her rüya hele ki ömür
Gitti mi elden
Gidişlerin yongası
Dönüşlerin sönük ihtimali
Şairin düşüşlerinin de yok iken ederi
İnzivaya çekilmiş bir bulut olabilirim
Patlak veren öfkemden sıyrıldığım
Semiren hüznün düşen dolgularından
Dahi nemalanabilirim
Ayrık otu addedilen ruhumun
Boyumu aşan dalgaları
Yalnızlığı bir tutam tuz ile yok
sayabilirim
Yarama bastığım tuzun eşkâli
Yağan yaşımın ihtimali
Evrelerinde döngünün
Engin bir ruhum sitemin
Meyleden körüklü aşkların
Niyetini bozduğu kadar da zalimin
Danışıklı dönüşüklü bir kelam
Zindanlara serili yamam
Dikiş izinde ölümün
Dar sokaklı verilen hükmün
Hicvine sığındığım şiirlerin
Yüzü suyu hürmetine
Geri dönümü olmayan esrik günün
Ziyadesiyle okşadığı iken
Ruhumu tasfiye etmekle mükellef
Randıman almayacağımı bile bile
İkbalin iziyle hemhal
Her halükarda sırıtan bir minval
Sobelendiğimin de ötesi
Sorgulandığım o idam sehpası
Göğün körüklü düşleri
Cihandan öte bir yolculuk mademki
benimki
Sevilerin uçuşan polenlerine eşlik
eden iklimi
Sonlandırmasın diye Tanrı
Yeniden doğabilirim
Umut fakiri gönüllerden uzak
Ufkumda saklı olsa ne ki aşk denen
tuzak?
Bir intihal değilken de yaşamak…