Korkuyorum… Aklımdaki düşüncelerden kaçmaya çalışıyorum. Aklıma düştüğünde bin zulmün bir cenemesi bile, değinmiş oluyorum sana. 

İçim sendeyken şensizleşiyor, sessizleştikçe sendeliyor. 


İmkanı tarifsiz, imtihanı zor bir his. Hele ki senden kaçmak, seni söküp atmak uygunsuz bilakis. 


Düşünsene, kaç yıldır içimde tuttuklarım bilmem kaç yıl sonra cereyan ediyor ve ben kendi ışığımı yeni yeni arama yoluna giriyorum. Biliyorum, bunun mümkünü ancak daha güçlü bir duyguyla parlatır ruhumu. 


Serinlerimle barışmadan seninle barışamadığım gibi koca çınarın gölgesine ‘beni koru’ diye bağıramıyorum. Çünkü Tanrı’nın emanetine ihanetin bedenim üzerinde tezahür edip bana kendimi sevdirmiyor, sevindirmiyor, sindiremiyor. Kararsızlıklarım sessiz bir çırpınış, her kararlı adımım da seni telaşlandıran bir atılım oluveriyor.


   Beni bu dünyaya getirmeye aracılık yapmasan üstümde hakkın olmasa üzerimdeki kaba kuvvetinin beş parmak izleri böyle dört yapraklı yonca olmazdı. 


Sen varlığıma uzuvlarınla bir tohum ekmiş olsan bile ben senin toprağına uzanıp yeşillenmedim! 


Belki de çok istedim hep ve tek sana güvenmeyi. Ama ben, sen iyiye dönüştüğünde bile seni affedemedim. 


Silsilenin düzineleri bile birlik olabiliyorken ben senden teker teker nefret ettim. Bu yüzden deste deste düzelemedim; on canımın dokuzuyla düşman gördüm, bir canımı anneliğe adadım. Zaten karanlık yanımla bu denli barışamadım. Zamansız büyüdüm, yerimi yadırgadım. 


Senin eşini bulmak, senin eşin yerinde kendimi bulmak aklımda kafa kafaya çarpışırdı. Alışamadım canımın parçası, ne senden kopabildim ne getirebildim ayaklarına pahalı bir halı; hep onun altına attım isi, kiri, pası. 


Kabuğumu her kırdığımda yani gelişmek adına her adımımda bu bizim soyumuza yakışmaz derdin. Sen ve senin soyunu düşünemez miydin?


   Kasırga döngüsü bu. Seni anlamadan; sürekli kendime gelip bir hışımla kendimden kaçıyordum. Toplumu oluşturan en küçük yapının zeminini bana öyle bir gösterdin ki ilişkilerimde ilişik olmam gerektiğini anlasam da hiçbir zaman uygulayamadım. O gider dedim. O yüzden ilk hep ben gittim. 


Çünkü zaten yapım sallantıdaydı zaten yaşım yirmili yaşlardı. Zaten aşkı çocukken ilk deneyimlediğimde kırmızı bulmuştum kulağımı. 


Ben seni dinlerdim. Tüm korkaklığımla bütün kelimelerini aklımda tutup tüm cesaretimle onlara uymazdım. Çünkü çocuktum. Çocuklar neyi hak eder söyleyeyim mi? Merhameti. 


Dizini dövseydin de ruhumun içini bu kadar döşemeseydin kininle fırsat vermeseydin sen gibi kimselere. Sana ihtiyaç duyduğum her zamanda her alemde yüzünü bana dönmeni isterdim, sakince!


   Şimdi bir yol var karşımda. Çoğu bulmacayı çözmüş, şifreli kalanların da hayrıma olduğuna inandım. Yaslanacak bir kanalım varsa cebimdeki tonlardır. Çünkü bilirsin o; şanın da şanssızlığın da kâğıt parçasıdır.


Kurtarırken kendimi çemberinden, Mevla’m yardım edip kurarken baştan bir düzen, gün gelecek seni anacağım. Elimde bir sardunya, karşına geçip diyeceğim “sen kötü niyetlisin, sen kaybettin, budur hak ettiğin.” Ardından gözbebeklerindeki o ben’e diyeceğim ki “sen sabrettin, sen başardın, budur mükafatın.”


Tuğsel KARAKIRIK

( Karış Karışa başlıklı yazı Tuğsel Karakırık tarafından 5.04.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.