Düşlerimden feragat ettim, zamanın
ninnisinde saklı gözyaşımı istiflediğim kadar da müşkülümü diyemediğim
maruzatımı.
Öteki yakası gibi idim şehrin ötesiz
berisiz hayallerim.
Göğün kodaman kanatları misal hani
ruhuma sızan…
Yerkürenin de katları kaç kat dibini
gördümse hayatın sayamadığım kadar ruhumun katmanları.
Çekirdek iken ısısı yüksek olan o
katman…
Ve çekirdek ailemin günbegün
sayısının azaldığı.
Afalladığım da öte afaki bir sevinç
gökte saklı kuş muhabbetleri bense yerküren yetmedi hüznün yerlisi.
Sözüm meclisten içeri ya da dışarı ne
de olsa azat edildim ben insanların kanıksadığı toplum denen izafi meclisten.
Ben ki radarı olduğum duyguların
uzamında…
Ben ki saf temiz yüreğimin verdiği
beratta saklı.
Aşkın kod adı iken sevgi ve sevginin
katları.
Annemin cılız sesinde saklı huzur gel
gör ki acısının dinmediğinden öte direttiğim mutlu mesut hikâyeler ve önem arz
eden mevzular.
Bir bitim bilmişken o günü.
Yitimi huzurun güdemediğim kadar
sürüyü.
Ne çobanım ne koyun.
Ne köylü ne muhtar.
Kentli bir buhran şehrin taşkın
ruhundan kaçar firar eden hayaller.
Ben şehre sevdalı.
Şehirse iki yakasına.
Mademki benim de İstanbul’un da iki
yakası gelmiyor asla bir araya
Uzun bir maraton bellemişken
mutluluğu benimkisi kısa sürdü ve uzun bir maratona yeni baş koymuşken
bilemedim de sevdiklerimle delicesine sınanacağımı.
Çeyiz sandığı hüznün.
Uçuşan peçesi günün.
Çayda çıra oynayan ömrün sonlanmayan
vardiyası.
Azadesiyim sözcüklerin ve mızrabım
kırık.
Afaki varisiyim imgelerin ve çat kapı
şiir çat kapı hikâye çat kapı da hüzün.
Kanayan satırların kancasına takılı
aklım ama yetmez.
Kandığım kadar nerede ise tüm cihana
kanadığım kardığım da yetmez.
Üstüme düşen neyse birincil çağrı
merkeziyim kapımı çalmayanların.
Yetim ruhum yatıya kalan dünüm ve
sonlanmayan rüyalarım yetmedi kâbuslar gördüğüm yetmedi ansızın bastıran
fırtınada verdiğim mücadele ve sürgün edildiğim yalnızlık denen coğrafyanın da
mağdur neferiyim.
Üstümdeki ölü toprağına dahi razıyım
yeter ki hanemden uzak olsun ölüm ve hüzün…
Düş takvimleri b/elledim o çılgın
çığırtkan mimozaları aşk diye soktum haneme yüreğimden firar ederken renkler ve
sözcükler ve işte asılı kaldığım bulutla hemhal bazen bir şiire meylettim bazen
bir hikâyeye.
Randıman alamadığımdı mevsim hem de
sahte ve uyduruk sezilerinden tat alamazken hayatın tadı damağımda kalmış aşkın
kırık mızrabı eyledim evreni.
Çaldım.
Oynadım.
Söyledim de.
Hem çalgısı hem çengisi düşlerin
papatyalardan fal tuttuğumun ertesi af dilerken Tanrıdan biliyordum ki
solumdaki kırıktan haberi yoktu ahvalimin.
Endamlı bir hüzündüm ben.
Efkârımı damıtansa rüzgâr.
Göğe konuşlu asalak bir kuş.
Devrelerim ise çoktan atmışken…
Fabrika ayarlarıma dönemediğim kadar
kendimden uzak.
Bir o kadar hüzne acıya tutsak.
Avare idi yüreğim azap dolu.
Ardıç kuşu bildiğim kalemim ve oylumu
aşk dolu.
Hem hazandım hem ilkbahar.
Hüznüme sadık bir minvalde saklı.
Mehtaba sevdalı bir yıldız göğün
tembihli ve yağışkan bulutları.
Kök hücremde saklı bolca diyez bolca
diyet bolca dehliz:
Önüm ve arkam ve sağım ve solumda
yatıya kalansa bol miktarda aşk ve hüsran.
Mıhlandığım iken aşk bense beyhude
bir rüzgâr.
Meylettiğimse yarınlar tevazu yüklü
yüreğin ikbali.
Zanlardan değil zarlardan hiç değil
attığım iken yek bense bir başıma.
Zamların ışığında eriyen.
Zemheride ölüveren.
Ziynetim ise sadece sevgi ve umut ve
ufka bandığım özlem gönlün loşu yüreğin boşa düştüğü sözcüklerinse tınısında
kaybolduğum yandan çarklı bir vapur misali.
Miadı dolmuşken pek çok duygunun.
Mizacıma yenik düştüğüm kadar gözüm
açık gördüğüm düşlerim.
Düşlediğimse yine ve yeniden ve
sadece kendim: neresinde baksan bir on yıl önceme meylettiğim ve öykündüğüm.
Ve de dünde kalan bir şarkı:
Nasıl ki kundurama kum dolmuştu ve
işte kum döktüğüm ve işte kırık sarkacım zamanı donduramadığımsa yakan
neresinde baksan boşalmış bir kum saati.
Ve zamanı başa aldığım.
Ve uyuya kaldığım bir ömür:
Hali hazırda küçük bir çocuk
yüreğinde saklı masumiyeti.
İsli yollardan sisli ruhlardan da
artık medet ummadığım.
Karartma gecelerinde sabaha çıkacak
mıyım diye kendimi sorguladığım.
İmlecim yok ayracım yok.
Ve verdiğim o devasa Es mutlak
kaygılardan uzak unutulmuş her sus payı söylemse bir şiire denk.
İmha edemediğim kadar kötülüğü zulme
karşı durduğum ne ki ben de bir mazlum ki yüreği kırık dolu ve o can pazarında
saklı umudum yüreğin tarhında donup kaldığım bir öyküden medet umup ansızın bir
şiire doğduğum.