Nevzat 18
yaşındaydı. Hırçın ve hoyrat yaşamayı seviyordu. Dik başlıydı dediğim dedik bir gençti. Hayatın zorluklarıyla hiç karşılaşmamış el bebek gül bebek yaşamıştı. Onun
için her şey çok basitti. Bu yaşta ticarete atılsa sanki çok başarılı olucaktı öyle
inanıyordu. Kendini dev aynasında görüyordu elindekilerin kıymetini bilmez her
şeyin fazlasını isterdi. Özel lise mezundu.
Babası eşref bey çok kalender bir beyefendiydi.
Hayatta zorluklar yaşayarak mücadele
ederek bu günlere gelmişti. hırslıydı. Ama hak hukuk ne çok iyi bilirdi. Bugün
fabrika sahibiydi ama önceden işçi olarak çalıştığı bu fabrikada şimdi patrondu
çünkü işini çok iyi biliyordu. Zamanla güçlenerek yükselmişti. Eşref bey olunun
hayırsız olmasından şikayetçiydi. bir şeyler yapmalıydı. Oğlu hayatı bir
şekilde öğrenmeliydi. Oğlunun askere gitmesiyle değişebileceğini düşünüyordu.
Asker ocağı sanki Nevzatı değiştirebilirdi. Sırf bu yüzden eşref bey olunun
askerliği bedelli yapmasını istemiyordu. Ne olursa olsun nevzat askere gidecekti.
Gerekirse daha sonra üniversite okuyacaktı.
Annesi Necla Hanım
oğlunun üstüne çok titreyen eline kıymık batsa üzülen bir kadındı zarifti
zekiydi kocasının arkasındaki güçlü kadın profilini temsil ediyordu. Necla
hanıma göre nevzat çok normaldi düzeltmesi gereken bir huyu ya da davranışı yoktu.
Zaten eşref beyle Necla Hanım bu yüzden çok tartışıyordu.
Sonunda nevzatın
askerlik yoklaması gelmişti. Hemen bir telaş sardı nevzatı. Şimdi ne yapacaktı
nasıl çıkacaktı bu hengamenin altından. Beklemiyordu eli ayağına dolaştı. Hemen
babasının yanında aldı soluğu babası gelen yoklama kağıdını aldı eline hemen
yüzünde bir gülümseme belirdi. Zaten bunu bekliyordu şöyle dedi
-nevzat asker
oluyorsun çok çabuk biter yapar gelirsin
*nasıl yani baba
bedelli gitmeyecek miyim?
-ne bedellisi
oğlum sende her Türk evladı gibi askerliğini yapıp geleceksin.
*ama baba…
-aması yok nevzat
belki akıllanır adam olursun yoksa böyle burnunu hep belaya sokacaksın. Biraz
disiplin sana iyi gelir. Baba parası yemek kolay geldi değil mi.
*Of baba…
Nevzatı stres sarmıştı.
Sudan çıkmış balığa döndü. Göğsünde bir kabarma hissetti. Yapabileceği hiçbir şey
yoktu babası zırnık vermedi. Nevzat ne yapsındı. Bir şey de yapamadı. Annesi
üzüntülüydü ya bir şey olursa nevzatıma diyordu eşine o da bir şey olmaz hanım deyiverdi.
Herkesin oğlu gidiyor senin ki de biraz zorluk görsün ekmek elden su gölden
yaşıyor hayatı öğrensin azcık adam olur hem fenamı deyiverdi
Nevzat askere uğurlanacaktı
korkuyordu orada ne yapacaktı bundan kurtulmanın bir yolu olmadığını biliyordu
onun için asker eğlencesi bile yapmışlardı. Herkesin keyfi yerindeydi. Annesi
Necla hanım karalar bağlamıştı. Ağlamaktan közlerinin altı şişmişti. Oğlu ona
göre ellerinin arasından kayıp gidiyordu elinden hiç bir şey gelmezdi. Eğlence
bitti ertesi gün yolculuk vaktiydi. Nevzat bindi araca saçı 3 numaraydı üstünde
mavi bir kazak vardı askerlik ağrıya çıkmıştı. Yol kim bilir kaç saatti ama
yolculuğun uzun olması onun için iyiydi oraya vardığında ne yapacağını
bilmiyordu.
Nevzat ağrıya
varmıştı valizini aldı kışlaya doğru yürüyordu. Vardı kışlaya selam verdi
nöbetçilerden Yasin hoş geldin gardaş dedi Yasin Adanalıydı. Kavruk bir delikanlıydı.
İyi silah kullanırdı. Zaten adamada sakin bir hayatı yoktu. Nevzat içeri girdi.
Kayıt işlemini yaptılar nevzat burada nasıl yaşayacaktı. Ne yapacaktı çok
ilginç geliyordu ama askerdeydi. Koğuşuna yerleşti diğer askerlerle tanıştı. Emrah’la
tanışması biraz sancılı oldu. Emrah saf temiz kalpli okumasını yazmasını zor
öğrenmiş bir köylü çocuğuydu. Temiz kalpliydi her şeyden alınırdı onunla çok
uğraşan Abdurrahman ona hep aynı şeyi sorardı.
-sen hiç ağaca
çıktın mı
*çıktım eee ne
olacak
-ne ağacıydı
* elma ağacı ne
olacak ki
-merdivenle mi
çıktın tırmanarak mı
*tırmanarak ne olacak
-öylesine sordum.
Emrah sinirinden çıldırırdı. Her
defasında buna benzer şeyler soruyolardı. O da panik ataktı zaten her şeyden
şüpelenirdi. Arkadaşlarıda onla uğraşmaktan keyif alırdı.
Nevzat bu yüzden Emrah’la
tanışırken sorun yaşamıştı zaten Emrah’a sordu
-nerelisin
*mersin ne olacak
ki
Ben İzmir
*ne olacak ki
Nevzat şaşırmıştı
ilk defa böyle bir adamla tanışıyordu. Ne diyeceğini bilemedi. Kendi yatağına
doğru yanaştı bıraktı kendini yatağa uzanırken hayallere dalmıştı burada ne
yapacaktı burada zaman nasıl geçecekti bilemiyordu. Öyle insanlar vardıki
hepsinin türlü türlü huyu vardı alışmak nevzat için zor olacaktı
Celal o sırada
koğuşa giriş yaptı. Bir elinde havlu bir elinde tesbih vardı Sivaslıydı
-hoş geldin gardaşım
dedi sen alt devresin temizle bakalım tuvaletleri çok koku geliyor
*ne yani ben mi
temizleyeceğim burada temizlik görevlileri yokmu
-burası ananın evi
değil asker ocağı istersen bide köpük banyosu yaptıralım
*şey yani…
-neyse komutan gelecek
tuvaletleri temizle hemen
*iyi yaparım
Başladı nevzat
tuvaletleri temizlemeye bir yandan sövüyor bir yandan tuvaleti parlatıyordu.
Sucuk gibi terlemişti temizlik bittiğinde haşatı çıkmıştı. Vardı koğuşa tam
yatacaktı ki komutan askerleri eğitime bekliyordu. Vardılar komutanın yanına
komutan bağırdı.
-asker yat
karşıdaki cephaneliğe kadar sürün
Nevzatın her yeri
ağrıyordu canı çıkmıştı başladı sürünmeye yine sövüyordu içinden babasına çok kızdı.
Eğitim bittiğinde yemek yiyeceklerdi yemekhaneye gittiklerinde bir tas çorba
bir parça ekmek verdiler nevzat burada nasıl doyacaktı. Hayatı şimdi anlıyordu
nevzat kıt kanaat geçinenleri. İş arayanları fakirliği yoksul hayatı şimdi daha
iyi anlıyordu nevzat yemeği yedi yatma vakti gelip çattı midesi ötüyordu hala
açtı doymadığı için stresliydi. En sonunda daldı uykuya o gece rüyasında
annesini babasını gördü onlar hayatından çekip gidiyordu rüyasında kabustan
terler fışkırarak uyandı korkmuştu hazır değildi öyle bişeye sonunda babasını
daha iyi anlıyordu bir gün onlar hayatında olmayacaktı. Bunun farkına varmıştı
artık nasıl ayaklarının üstünde duracaktı fabrika işlerindendi hiç anlamıyordu
ne yapacaktı ya ailemi kaybedersem ya her şeyi mi kaybedersem diye düşündü
kararlıydı ilk günden hayatını değiştirecek kendine düzenli sakin çalışkan bir
hayat kuracaktı şimdiden düşünmeye başlamıştı hayatında değişmesi gereken ne
varsa hepsi için mücadele edecekti öylede oldu 6 aylık süre bu şekilde sancılı
geçti onlardan dostluğu öğrenmişti kardeşliği öğrenmişti paylaşmayı öğrenmişti.
Aynı sofrada yemek yiyip gülmeyi öğrendi aynı anda gelen mektuba ağlamayı öğrendi.
Nevzat kısaca hayatı öğrendi teskere günü geldi çattı hepsinin gözü yaşlıydı
alışmışlardı birbirlerine ayrılmak zor olacaktı. Öyle de oldu vardılar
memleketlerine daha sonra işte nevzat farklı bir adam olmuştu artık çakı gibi
bir adamdı. Hayat ona pişmeyi öğretti hamken olgunlaştı. Âdeta kendini buldu.
Şimdilerde babası oğluyla ihtiyar ediyordu. Çok kısa sürede fabrikanın başına
geçti ve iyi bir aile babası oldu.