Bir mısraının özlemi ile hele ki yok
mu aşkın kehaneti nasıl da buyurdu aşkın kâini aşikâr sevecen bir kuş misali
öykündüğüm siz yanım öldürdüğüm küflü rahmindeki yalnızlığını kalbimin öncelerde
tekleyen şimdi ise tıkladığım yetmedi tıkandığım üstü örtülü bir masaya serildi
düşlerim etmediğim kahvaltının benzeri her kıyıldığında içim…
Ah, derin derin sizi düşündüğüm
Yatıya kalan kederin esefi
Kaderin meali
Yüzü suyuna hürmeten bu imkânsız
aşkın
Göğe konuşlu yüreğin kırık tekeri
Önce meczup idim
Sonram afaki
Andaki mevcudiyetim ve de
Palas pandıras severken ben sizi
Eşlik ederken de o İlahi esinti
Martaval okudu kâhin
Hengâme yüklü kabrim
Manen zengin
Cebim delik nasıl da kalbim gibi
Çeperinde göğün
Çalakalem sizi sevdiğim
Hele ki yok mu o münferit hece:
Kayrasında ıssızlığın aralıksız
şakıyan
Dümtek dümteke
Sancılı mevsim
Kar misali içime yağan ruhunuzun
endamlı polenleri
Çiçeklendi mi mazim
Çitlediğim çıtladığım çıtlattığım
Gitti mi de kulağına Sağır Sultanın
Andıkça mevsime eşlik eden
Suretinizi yanıp tutuştuğum
Bir elimde kalem, zevcesi sözcüklerin
Bir elimde sol anahtarı açsın
Yeter ki yüreğinizin kilitli kapısını
Sandım önce
Sandığımda saklı görünmezlik pelerini
Sevecendiniz sonra
Sandım k:
Meylettiniz şu fakirin kalbine
Sehven yenik aşken titrek
Tümceler uçuşan başımda
Kavak yelleri gibi
Bu da geldi ya, başıma
Arşınladıktan sonra yolu
Yarıladığım hayata sunumu idi kaderin
O muhteşem zengin sofra
Ve başköşede siz
Demli meczup yüreğimle gözlerinize
sığındığım esen yel
Askıntı olsa bile çaresizlik ve özlem
Kim bilir eller de ne der?
Elim sizde
Yüreğimin contaları
Ruhumsa biz olmanın derdinde
Yüreklendi mi aşkın atarı ve tetiği
İşte elimde kalem
Namlusunda hüzün
Kırkladığım yeryüzünü
Kat izinde aşkın nasıl da mesafeli
Sanırım
Hatta eminim ki:
Uzaktan sevmek sizi
Sevmelerin en güzeli
Yeter ki ayağınıza taş değmesin
Taçlandığı kadar yüreğimin tek
ziyneti
Ölüm nasıl ki aşkın kırbacı
Aşk ise sonsuzluğun yegâne esintisi