Çok Da Uzak Olmayan Zamanlarda
*

yalnızlığın sessiz, karanlık ve soğuk kozasına kendini hapseden insan 
neleri kaybettiğini görse
o kozayı yırtıp, bir an önce oradan çıkmak isterdi herhalde
hala yalnızlığı derin şekilde yaşıyoruz
etrafımıza ördüğümüz kalın duvarlar öyle girift ki 
adeta bir labirenti andırıyorlar
dünya global bir köye dönüşeli 
daha bir yalnızlaştık
tenhalaştık

bizim mahalle 
şehir deyimiyle tam bir kenar mahalleydi 
şehir merkezine yakın
her an şehir ile iç içe 
aynı zamanda bir köy hayatı yaşayan 
insanlar topluluğu 

insanların hemen hemen hepsi 
anadolu köylerinden şehre gelmişti
şehirden bir yer almaya parası yetmemiş 
bir mera alanı çevirip elindeki parayla içine bir ev yapıp 
devletin çıkardığı meşhur aflardan yararlanıp 
tapusunu almış insanlardı 

eskiden sadece iki ekmek fırını ve bir bakkal vardı
şimdi buralar da değişti 
piyasada adı duyulan meşhur üç harfli marketler bile geldi
fakülteler 
KYK yurtları 
liseler de gelince bayağı şenlendi mahallemiz
artık canlı müzik yapan kafemiz
lokantalarımız ve çeşitli dükkanlar var

dediğim gibi şehirle iç içedir 
her an bir otobüs geçer
her dakika bir minibüs …
adımını attın mı çarşıdasın 

mahalleden bahsedince 
mahallenin adetleri de vardır mesela
okul  çevresinde oturan insanlar 
kendi aralarında bir gelenek yaşatıyorlardı 
her ramazanda 
bütün komşular aralarında para toplayıp 
toplu iftar yapılıyordu  toplanan paralarla
pide almaya gittiğim fırın 
hala orada 
mahalleyi bekleyen kadim bir bekçi gibi duruyor
 
her ay bir hayvan kesilirdi
onun etti kavurma yapılır 
yanında pilav ve karpuz, üzüm gibi yiyecekler 
herkes öğle namazında camide buluşur 
öğle namazını müteakip hoca efendi ile beraber 
yağmur duasına çıkılırdı 

herkes kazanların başına geçerek
yemeklerini yer sohbetler edilirdi
herkes bağını bahçesini eker 
erik, elma, kiraz ve daha niceleri vardır bahçelerde

işte bizim mahalle de böyle sessiz sakindi
ve bir o kadar da yalnız 
tam bir Anadolu şehri gibi

bizim çocukluğumuzda 
çok da uzak olmayan zamanlarda
mahallemizde  komşularımız vardı
evlerimiz bahçeli, en fazla iki katlı olurdu 
daha apartmanlar dikilip, devasa siteler kurulmamış 
komşuluklar sayılara indirgenmemişti

insanların hafızalarından 
komşuluk diye bir değer henüz silinmemişti 
komşu evlerde yaşayan 
komşu annelerimiz, komşu teyzelerimiz, ablalarımız vardı 
onları ailelerimizden biri gibi bilir
severdik…

ev almadan önce komşu alınırdı 
ve bu komşuluklar uzun öyle uzun sürerdi ki
başka semtlere, mahallelere taşınsalar bile 
eski komşular unutulmaz, arada yoklanırdı
evin halkından sayılırdı yakın komşu 
hakkına hukukuna riayet edilirdi 
bazılarıyla daha derin bağlar kurulurdu
ahiret kardeşliği gibi 
bu dünyada başlayan komşuluk 
ahirette de sürdürülmek istenirdi

bir derdi mi var komşu teyzenin 
hemen annemiz bir kahve yapar 
derin sohbetlere dalınır
kahvenin telvesinde eritilirdi cümle sıkıntılar… 
bir araya gelirdi her fırsatta komşular 
bir manileri yoksa ailecek görüşülürdü akşamları

hele komşunun başı sıkışsın 
hasta olsun, cenazesi olsun 
önce komşular seferber olurdu
yaralar sarılır, acılar paylaşılır ve elden ne geliyorsa yapılırdı 
hep beraber kutlanırdı düğünler, sünnetler, doğumlar …
acılar kadar sevinçler, mutluluklar da paylaşılırdı 
imece ile yapılırdı bütün işler 
yardımına koşardı herkes birbirinin 

mahalleye yeni biri taşınmayıversin 
hemen yardıma koşulur 
yemekler hazırlanır, evlerine gönderilirdi 
üç-beş gün geçince 
hoşgeldine gidilir
tanışılıp kaynaşılırdı yeni komşularla
komşuluklar öyle eften püften değildi ki
bir üflemeyle sönsün
sabır, hoşgörü ve sevecenlikle her sorun halledilirdi

komşuda pişen mutlaka komşuya düşerdi
bilhassa fakir fukara, garip gureba gözetilir
onlar mahalle komşularının bu dayanışması sayesinde 
gül gibi geçinir giderdi 
komşu hakkı kutsaldı
bu kadirşinaslık sebebiyle kusurlar, hatalar hoş görülür, 
huzur ve sükunet içerisinde yaşanırdı

raamazanlar bir başkaydı
komşuluk ilişkilerinin daha bir perçinleştiği zamanlardı 
rahmetin dalga dalga yayıldığı bu ayda
paylaşma, kardeşlik ve dayanışma doruğa çıkardı
iftar ve sahur sofraları kurulur
davet edilirdi konu komşu 
hep beraber coşku içerisinde yenir içilirdi

semaverde huzuru besteleyen bir şarkı 
tık tık zamanın hazin çarkı çalar saatte
bir köşede annane, dalgın kuran okurdu 
iftara yakın yemek tabakları gidip gelirdi 
komşu evler arasında
beklerdi çocuklar iftar topu atılıncaya kadar sokakta 
topun sesiyle beraber 
herkes evine doğru koşmaya başlardı

komşu komşuya o kadar bağlı ve iç içeydi ki 
komşu komşunun külüne muhtaçtı
bir zamanlar huzur ve sükunet dolu evler
güzel komşuluklarımız vardı
heder oldu gitti
komşuluk, mana ve ruh, ne varsa 
bizim mahallemizde 

redfer
( Çok Da Uzak Olmayan Zamanlarda başlıklı yazı redfer tarafından 23.06.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu