O Tuşlarla Oynamaya Bayılırdık Gizli Gizli
*

çoğu zaman aklıma eski şarkılar gelir
şarkılar eski radyoları, eski sesleri çağrıştırır 
şimdi o eski radyolar yok
eski sesler, eski şarkılar maalesef işitilmiyor pek

neden eski mobilyalı radyoları severiz 
belki de radyolar bizi düne
çocukluğumuza götürdükleri içindir

çocukken en mutlu olduğum zamanlar 
hafta sonları dedemin bahçesine gittiğim anlardı
yemyeşil ağaçların gölgesinde tavukların peşinde koşmak 
dedemle beraber ağaçları ve çiçekleri tanımak
bahçeden nane ve maydanoz toplamak 
bulunmaz bir nimetti

dünyayı yeni yeni öğrendiğimiz o çocukluk yaşında 
bütün gün koşturup yorulduktan sonra 
akşam ezanıyla eve gelirdik
dedemlerde kaldığımızda 
akşam yemeği denildiğinde
hala aklıma 
anneannemin kokusu bütün evi saran tereyağlı pilavı gelir 

üç katlı bir evdi dedemin evi
hep birlikte yemek yerdi yengeler, dayılar, kuzenler 
tam bir cümbüş havası
hatıralarımın en güzel mekanıdır  o köy evi

akşam iyice ilerledikten sonra herkes kendi odasına çekilirdi 
hep salondaki koltukta uyumayı severdim ben
o kocaman radyo vardı çünkü orada 
sabah uyanıp gözlerimi hafiften araladığımda 
her zamanki gibi erkenden kalktığını görürdüm dedemi 

sırtında koyu lacivert yeleği
ayağında hafiften sürüklediği siyah deri terlikler
salonun baş köşesinde duran lambalı radyonun önüne gelir 
radyonun kocaman yuvarlak düğmesinin sağa doğru bükerdi
arkadaşlarımıza bizim radyomuz pihilipis marka dediğimiz 
önünde tuşları olan ahşap bir radyoydu 

o zaman çıkan ses her daim aklımdadır
tok bir tıkır sesi 
düğmeyi açtıktan sonra yine geldiği gibi yavaş yavaş 
balkondaki sardunyalarını görmeye giderdi
hep lambalı radyodaydı benim gözüm 

kardeşimle o tuşlarla oynamaya bayılırdık gizli gizli
radyonun hemen önünde 
açma düğmesinin simetrik olarak tam karşısında bir lamba vardı 
radyoda konuşan insanların sesinin gelmesi için 
o lambanın renginin koyulaşması 
dedemin söylediğine göre ısınması gerekiyormuş yani

ses, önce derin bir kuyudan çıkar gibi 
biraz boğuk gelir 
yavaş yavaş netleşirdi sonra
dedem her halükarda kanal ayarı yaptığı düğmeyi 
sağa sola oynatırdı hafifçe

benim için bu kanal düğmesi 
vizesiz, biletsiz dünyada yapılan bir yolculuktu
radyonun hemen önünde ışıklı alanda hareket eden bu çizgi 
her kıpırdanışında bizim evimize getirirdi 
anlamadığım dillerde konuşan insan seslerini 
anneannem ara sıra gelir 
radyonun üzerindeki ketenden yapılmış  
etrafı dantelle süslenmiş örtüyü düzeltirdi 

bugün dedemin o lambalı radyosu 
benim evimin yine en güzel yerinde 
lambası bozulduğu için çalışmıyor ama 
ben çalışan bir başka radyo satın aldım
benim için radyo, mükemmel bir halk üniversitesiydi 
bazen bir okuldu
icabında bir milleti başına toplayabilecek bir toplantı mekanıydı

neden hala radyo dinliyorum 
ya da neden hala radyo bu kadar revaçta 
çünkü radyo hayal gücümüzü çalıştırır
düşünmemizi sağlar
radyo, romandan uyarlanmış bir filmi seyretmek yerine 
kitabın aslını okumak gibidir 
biz sadece sesi duyarız
geri kalanı bizim hayal gücümüze kalmış

hafta sonları öğle olmadan başlayan radyo tiyatrolarını 
annem ve kardeşlerimle beraber büyük bir heyecanla dinlerdik 
okuldan döndüğümde 
çocuk saatini hiç kaçırmazdım
çarşamba akşamları saat dokuz gibi 
polisiye ve macera konulu radyo tiyatroları benim en çok sevdiklerimdi

büyükler ajans saatini hiç kaçırmazdı 
o saatlerde hiç gürültü yapamazdık
dedem ajans dinlerdi…
çok severdi orhan boran ve yukiyi  
arap bacılı uğurlugiller ailesini 

o küçük radyolara sahipsek bizden mutlusu yoktu 
geceleri radyoyla yatar, müzik dinlerdik
dinlerken uyuyakalırdık, 
sabaha radyonun pili bitmiş olurdu tabi ki

bir de radyonun içindeki küçük adamlar kadınlar vardı 
arkasını bir açan olsa da görsek diye hayal ettiğimiz
ben şarkı söyleyen kadınları hep pembe tuvaletli
sarışın minicik kadınlar olarak düşünürdüm
radyonun içini cüceler dünyası sanırdım

bir de şimdiki aklım olsaydı diye bir program vardı
bazen bizim evimizde 
bazen ise komşu bir teyzenin evinde 
bütün hanımlar oturur, bu programı dinlerlerdi 
program bittikten sonra 
ellerinde ince belli cam bardaklarıyla bir yandan çaylarını yudumlarken 
bir yandan da heyecanla dinledikleri programın kritiğini yaparlardı

çok çok güzeldi o günler
radyoyla mutlu mesut yaşardık
aradan yıllar geçse de benim radyoya olan sevdam bitmedi 
hatta daha da arttı 
yıllarca yanımdan hiç ayırmadığım 
avucum kadar bir radyom vardı 
hatta çalışma hayatına başladığımda 
anneme hediye olarak minik sevimli bir radyo almıştım 

ne büyük heyecandı
belki bütün bu hissettiklerimden dolayı 
her zaman radyoyu 
radyo programlarını hep dinledim ve takip ettim

duygular, karakterler... 
hepsini gözümüzün önünde 
hepsi capcanlı 
sanki ve böyle bir dünyanın içindeyiz hala
ilk çıktığında 
içinde acaba küçük insanlar var mı diye düşünülen radyo 
aslında büyük bir özgürlüktü o zamanlar

neden eski mobilyalı radyoları severiz hiç düşündünüz mü 
belki de bu sorunun ilk aklımıza gelen cevabı 
radyolar bizi düne
çocukluğumuza götürür de ondan
hasılı eski radyoları düşünmek bile 
heyecan ve  şevk veriyor hala…

redfer
( O Tuşlarla Oynamaya Bayılırdık Gizli Gizli başlıklı yazı redfer tarafından 4.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu