Yokluğunda Yaşamak

*
gece,
pencereyi döven yağmur damlaları 
içimdeki narın zihnimde çizdiği resim 
gözümün önünden gitmiyor
sözcüklerin vurucu satırları tetikleyip duruyor
bu kısır döngünün kaçıncı evresi
uyumuşum 
bilmiyorum 

uyandığımda saat on 
ılık bir sevinç dalgası içimde 
o rahatlıkla attım başımı yastığa yeniden
evet, uzun zamandır günleri karıştırdığım vakidir
bu, işin kötü yanı 
iyi yanı ise, 
sık sık günleri karıştırıyor olduğumu 
benden başka kimsenin bilmiyor oluşu 

hemen sonra elimin yaptığı ezber işler 
sigara paketini 
ve çakmağı yoklamak gibi
duman soluyarak, 
tütüne gizlenmiş o zehri gırtlağınızda hissederek 
güne başlamak kadar 
rezil bir duygu yoktur sanırım dünyada
ama olsun 
hayatın daha keyifli yanına denk geldik de 
yaşamaya itiraz mı ettik yani

dumanla çoğaltmaya çalıştığım
az önceki rahatlama duygusunun da keyfi kısa sürdü 
zira üç gün öncesinden verdiğim söz düştü aklıma
o arar birazdan
belki de aramıştır dedim içimden
neden içimden dediysem bilmiyorum
sanki dediklerimi duyacak birileri var evde
 

telefonu kontrol etmeliyim 
arama bildirimleri, 
cevapsız aramalar, 
gözlerimi ekrandan alamıyorum.
Allah kahretmesin… 
yok işte …yok
olmalıymış gibi 
mütemadiyen ,neden bakıp duruyorum ekrana

başka bir şeye takılmış olmalıyım 
beklediğim başka bir aramaya belki de
bu da yakın zamandan kalma
dakikalarca hipnotize olmuş gibi 
ekrana kilitlenip kalmak


iyi işte aramamış…
ama bu aramayacağı anlamına gelmiyor 
vaktin geçmesini bekliyordur
arayacaktır mutlaka
araması lazım
dün biletleri aldığını söylemek için aramış, 
beni de sıkı sıkı tembihlemişti 
kararımdan dönmeyeyim diye

çünkü bilir benim son dakika vazgeçişlerimi 
ki bu da son zamanlarda bende peyda olmuş bir huy 
huyum kurusun emi…
yok, bende hiçbir şey kurumasın 
ben ıslak ıslak yaşamaya devam edeyim 
yağmursuz bir ıslaklıkta

dilimin ucunda biriktirdiğim bütün kelimeler 
böyle alsın intikamını
mevsimin güzelliğine aldanıp uçmayı unutmuş bir kuş gibi 
kalmışsam çaresiz… 
sonbahar sabahlarında esriyip dökülen yapraklar gibi 
düşsün yerlere kanatlarım 
vurdukça rüzgar…

o, hazır mısın diye aramadan önce 
ben arayıp, hayır desem, 
vazgeçtim, gelmeyeceğim desem... 
sana minnet, 
sana şükran 
ama biliyorsun durumu 
buraya kadar hiç zahmet edip gelme desem. 
iç kanamaya dönmüş yaralarımın 
kabuklarını kaldırma bir bir desem. 
içimde uyuttuğum acıları uyandırma desem… 

dürtme içimdeki sancıları desem
anlar mı ki 
üstelik yeniden ve bir kez daha 
ünlü bir artistin
tek kişilik performansından daha muhteşem 
replikler sıralasam
aşk konusunda bugüne kadar yazılmış en iyi tirattan
en romantik olanından bir kesit  sunsam
aşkın insafsızlığıyla başlayan bir yakınmayla
ve sonu mışmış ile biten bunlar gibi 
onlarca cümleyi ardı ardına dizsem 
anlar mı ki

sevgilim desem 
seni seviyorum desem  
sözlükler nasıl tanımlıyorsa işte öyle
sana karasevdalıyım desem
ah… aşk 
sen nelere kadirsin
nasıl da biçimlendiriyorsun hayatımızı 
mesela... 
yüreğimizi şerha şerha ederken 
gözlerimize perde olup inerken

son yıllarda yaşadıklarımın neredeyse her saatine 
şahit olanın ısrarından vazgeçmeyeceğini biliyordum 
onu vazgeçirmenin tek yolu
ona karşı kırıcı davranmam olacaktı 
öyle mi olmalıydım
karar veremedim 

masamın çekmecesini söker gibi çıkardım yerinden 
ona ait, 
yarım yamalak, kırık dökük
o sevdaya dair ne varsa döktüm halının üzerine 
onundur diye atmaya kıyamadıklarımı
saç tokasını mesela, 
o tokaya takılmış birkaç tel saçını, 
kokusu kaybolmasın diye vakumladığım fularını, 
onadır diye içime sığmayan ne varsa 
dışımda biriktirdiklerimi, 
onadır diye yazdıklarımı mesela… 

bilir misin halim nicedir papatyam
aklım yok başımda diye başlayan 
sırrımın ifşası şarkının sözlerini karaladığım peçeteyi 
küçücük kâğıtlara sakladığım ahlarımı
ajanda sayfalarına gizlediğim gözyaşlarımı 
geceleri uykulardan kaçıp sığındığım 
içi özlem ve umut dolu zarfları

ilk hediyesi bir bileklik 
ve her çakışta kalbimin yeniden 
ve yeniden alev aldığını sandığım metal kaplı o çakmağı… 
insan işte, 
en çok umutlarından vuruluyormuş be 
ve insan, 
en çok da umutlarından ölüyormuş …

bana şiirler lazım değil
bana birkaç kırık dökük sözcük lazım değil
ben aşkların şahını yaşadım 
bana lazım olan yitiğimdir 
bulabilir misiniz
bilmez misiniz 
insana en acı veren kayıp 
ya kalbindekidir,
ya aklındaki.

aklındakidir
çünkü yitirdiği ile birlikte aklını da kaybeder insan
kalbindekidir
çünkü ne kadar arasa da kıyısında köşesinde 
bir daha bulamaz onu 
bana merhamet et 
bugünkü ısrarından vazgeç 
beni arama ne olur 
ben vazgeçtim
yokluğunda yaşamaktan

redfer
( Yokluğunda Yaşamak başlıklı yazı redfer tarafından 20.06.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu