CENNETLE YÜRÜYEN KADINLAR
Bir kızılgerdanın kiremit rengi göğsünde, bir incirin çekirdeğinde, bir hercai menekşesinin sürmeli gözlerinde bazen de bir fok balığının gözyaşında anlam kazanır hayat..
Farkında olmak; her mükemmelliği, birbirine irtibatlı her ilmi, güzelliğin her tonunu nefesimize karabilmek o düzene dahil olduğumuzu düşünerek akıp giden ihtişama ahenkli bir yaşamı gerektirir..
Yaratılmış milyonlarca güzelliğin içinde türümüzün devamlılığını sağlama görevi ve imtiyazı kadına verilmiştir. Erkeğe yoldaşlık ederken, annelik vazifesini ve güzelliği tezahür etme yetisini de beraber yürüten kadın, ruhen de var olma mücadelesiyle yıllarını geçirmektedir..
Ayaklarının altında cenneti tutan kadın, sonsuz bir görev aşkıyla hiç durmadan çalışmakta ve gönülden yaptığı her şey için takdiri ve görünür olmayı sonuna kadar hak etmektedir.
Bunları ifade ederken, saygıyı sevgiyi ilgiyi hakkıyla yaşayan kadınlar vardır. Ama saygınlık kazanamayan ve sancılı bir çemberin çevresinde dönüp duran, belirli sebeplerden oradan çıkamayan çok kadın nefes almaya devam etmektedir.
Her şeyde olduğu gibi kötümser olmak bize yakışmıyor. Güzel örneklerle her geçen gün başka bir karakter övgülerimizi topluyor:
Tuncelili Ziya Albay, da bunlardan biri; yıllar önce ölen eşinin anısına diktiği binlerce ağaçla yeşillendirdiği Keban Baraj Gölü’ndeki adada, şehrin stresinden uzakta doğayla kucak kucağa yaşıyor.
Elazığ’dan eşi ve 4 çocuğuyla Eskişehir’e göç eden, açtığı antika dükkânıyla geçimini sağlayan Ziya Albay, eşini trafik kazasında kaybedince Tunceli’ye döndü.
Keban Baraj Gölü’ndeki adada eşinin anısına meyve fidanları dikmeye başladı. Yıllar sonra ağaçların sayısı 4 bine ulaştı. İlerleyen yaşına rağmen, harikalar diyarına çevirdiği bu yerde diktiği nar, şeftali, kayısı, incir, elma, kivi, armut, ceviz ve kiraz ağaçlarının bakımıyla uğraşmıştır.
Dünyada iken bir cennette (kendisine emanet, can yoldaşı ve hediye olarak gelen karısına ) sahip olmanın değerini ve keyfini sonuna kadar kullanmayı bilebilmiş bir adam Ziya Albay.
Bir örnek de; tam hatırlamıyorum ama sanırım Bolu’da, kendi halinde terzilik yapan bir adam varmış. Yıllar geçmiş emr-i hak vaki olunca, bu âlemden göçüp gitmiş.
Karısı kendine mikrofon tutan spikere anlatıyordu, her cuma gelir dükkânın tozunu alır, fotoğrafının karşısına geçer otururmuş, sonra da mezarlığa ziyarete gidermiş. Adam hayattayken kadın sorarmuş “Bey neden sen hiç benden bir bardak su bile istemiyorsun?”, adam cevap olarak “Güzelim o günler de gelir elbet. ” dermiş.
Kadın adama bir bardak su verememiş ama her hafta özlemle, saygıyla, buruk bir kalple mezarının üzerine ektiği çiçekleri sulamış..
Ne mutlu cennetle yürüyen kadınına cennete gelmiş gibi mukabele edene..
(
Cennetle Yürüyen Kadınlar başlıklı yazı
mavi-yildirim tarafından
8.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.