Hikaye / Dostluk Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 16.11.2024
Okunma Sayısı : 727
Yorum Sayısı : 14


Efendim,  bu  bölüme  başlamadan  önce iki  hususun  altını  özellikle  çizeyim.

1- Taklitlerimizden  sakınmayınız  efendim. Onlar  da  bayağı  güzel. ))))
2- Gönül  isterdi  ki  sitemizdeki  tüm  dostları  muhabbetimize  ortak  edelim  ama maalesef mümkün  olamıyor. O  bakımdan  adı  zikredilmeyen  dostlar  lütfen  gönül  koymasınlar.  Her  bir  dostumuzun  kalbimizde  ve  gönlümüzde  apayrı  müstesna  bir  yeri  olduğunu  bilirsiniz  zaten.  Yine  de bazı  arkadaşları bu  bölümde muhabbetimize  ortak  edeceğim.  Hele  öyle  biri var  ki  siz de  çok  şaşıracaksınız.

*****

Rüya  her  ne  kadar ''  kahve  yapmayı  bilirim.''  dese  de pek  inanasım  gelmedi. 

-Demek  kahve  yapmayı  biliyorsun.  Söyle  bakalım  o  zaman  kahve  nasıl yapılır?

Başladı  tane  tane  anlatmaya:

Kahve güğümde kaynar, havar yârim
Keklik kafeste oynar vay vay
Benim o güzel yârim, havar yârim
Toylarda mendil sallar vay vay

Eyvah  ki  eyvah.  Bu  şimdi  bir  güğüm  su  kaynatıp  üzerine  de  bir  kavanoz  kahve  dökerek  mi  yapacaktı  kahveyi?  Felaket  ki  tam  felaket.  Ama  olaya  bir  başka  taraftan  bakarsak misafirler  bu  kahveyi  içince kesin  kalkıp  gidebilirler,  ben  de  rahat  rahat  master  şefi  seyredebilirdim.

Rüya,  her  ne  kadar  ''  Kahve  yapmayı  bilirim''  dese  de  bu  işin  öyle  bir  güğüm  su  kaynatmak,  üzerine  kahve  dökmekten  ibaret  olmadığını  az  buçuk  tahmin  edebiliyordu  ama  öte  taraftan misafirler ''  koskoca  kazık  kadar  kız  olmuş,  yarın  bir  gün  görücü  gelse  kocaya  gidecek  ama  kahve  yapmayı  bile  bilmiyor.''  demesinler  diye  acilen  Mehmet  Fikret  dedesinin eşi  Nevin  Hanımı  aradı. 

Mehmet  Fikret'e  dede  dese  de  Nevin  Hanıma  hep  abla  diye  hitap  ederdi.

-Alooo.  Nevin  abla.
-Buyur  prensesim.
-Abla  acil  yardıma  ihtiyacım  var.
-Ah  şekerim  ben  emekli  olalı  seneler  oldu. Artık  acil  hemşireliği  yapmıyorum  güzelim.
-Öyle  değil  abla.  Bana  kahve  nasıl  yapılır anlatır  mısın?
- Kolay,  anlatayım. Sanırım  misafirlere  kahve  yapmak  işi  sana  düştü. 
-Evet  abla,  erkek  misafirler  neyse  de  bayan  misafirler  tefe  koyarlar  beni  eğer  kahve  güzel  olmazsa.
-Bayan  misafirler  mi? Bayan  misafirler  de  mi  var?  Mehmet  Fikret  bana  ''Erkek erkeğe  muhabbet  edeceğiz.''  demişti. Eh  Fikret,  eve  gelirsin sen...  Ben  de  seni  oylum  oylum  oyup etrafına  overlok  çekmezsem  bana  da  Nevin  demesinler. Neyse  prensesim.  Ben  sana  şimdi  güzel  bir  kahve  nasıl  yapılır  anlatayım.  Not  alıyorsun  değil  mi?

Nevin Hanım anlattı,  Rüya  not  aldı ve  tekrar  içeri  girerek  misafirlere  sordu.

-Sade  kahve  isteyenler  parmak  kaldırsın.

Parmaklar  kalktı.

Daha  sonra  orta  ve  şekerli  içenler  de  parmak  kaldırdı.  Sadece  Mehmet  Fikret  parmağını  kaldırmamıştı.  Ona  da  sordu:

-Mehmet  Fikret  dedeciğim  sen? 

Kökleri  Urfalı  olan  Mehmet  Fikret  cevap  verdi. 

-Biye  bir  mırra  yapasan  gızım.

Rüya  ''  Tamam ''  dedi  ama  mırranın  ne  olduğunu  bilmiyordu.  Yine  Nevin  Hanıma  sordu  telefonla.

-Nevin  Abla.  Mehmet  Fikret  dedem  mırra  diye  bir  şey  istiyor.  O  ne?
-Zıkkımın  kökünü  içsin inşallah. Mırra  kavrulmuş  nohuttan  yapılan  bir  kahvedir. Sen  ona  en  iyisi  bir  çay  yap,  yanına bir  iki de  isot  koy.  Bayılır  isotla  kıtlama  çay  içmeye.
-Tamam  abla.  Çok  teşekkürler. 

Her  birisi  şair- yazar  olan  bunca  misafirin  olduğu  bir  ortamda muhabbetin  konusu  ne  olur?

Bildiniz.  Elbette  şiir  olur  ama Mehmet  Fikret-  Nevin  Hanım  çiftinin  evinde  ayrıcana  musiki  de  icra  edilirmiş ki  zaman  zaman  Mehmet  Fikret'le  telefonda  konuşurken  ben  de  şahit  olmuşumdur  Nevin  Yenge'nin  tın  tın  makamında  saz  çalışına  ve  dahi  Mehmet  Fikret'in kargalara  rahmet  okutan  sesiyle  şarkı  okumasına.

Mehmet  Fikret  ''  Haydi  şarkı  söyleyeyim sizlere''  Deyince hep  birlikte  ayaklarına  kapandık ''Allah  rızası  için  vaz  geç''  Diye.

Neyse,  zar  zor  da  olsa  ikna  ettik.  Artık  şiir ve   edebiyattan  konuşabilirdik. 

Çok  ünlü  bir  şairimizin  dünya  çapındaki  şiirinin dörtlüklerini ele  aldık.

YÜRÜ  KOÇ YİĞİDİM VATAN AŞKINA

Sen  bana  kafa  tutuyorsun  he  mi?
Bu  nasıl çay,  nerede  bunun  demi?
Rıhtımdan  kalkıyor sessiz  bir  gemi
Yürü  koç yiğidim  vatan  aşkına

Ben  gamlı hazanım sense baharsın
Yemeğin  üstünde  tüten  buharsın
Sen  düşeşsin,  hatta penc-ü  cıharsın
Yürü  koç yiğidim  vatan  aşkına

Destanını  söylesin  al  elmalar
Aşık  sana  Huriye'ler,  Selma'lar
Helal  olsun  o  yediğin  dolmalar
Yürü  koç yiğidim  vatan  aşkına

Anan  teknede  yoğursun hamuru
Doldur  ceplerine kızıl  çamuru
Durdurmasın  seni bir  su  samuru
Yürü  koç yiğidim  vatan  aşkına

Evet,  yorumlanacak  şiir  buydu  ve  tam  ben  ''  şair  bu  şiirde  demek  istemiş ki''  dediğim  anda  kapının  zili  çaldı.  Gelen  kara  yağız  bir  vatandaştı.

İçeri  girer  girmez ''  Bırakın,  bu  şiiri  ben  yorumlayacağım  ''  dedi  ve  başladı  yorumlamaya:

-Sen  bana  kafa  tutuyorsun  he  mi?
Bu  nasıl çay,  nerede  bunun  demi?
Rıhtımdan  kalkıyor sessiz  bir  gemi
Yürü  koç yiğidim  vatan  aşkına

Ben  gamlı hazanım sense baharsın
Yemeğin  üstünde  tüten  buharsın
Sen  düşeşsin,  hatta penc-ü  cıharsın
Yürü  koç yiğidim  vatan  aşkına

Çok  güzel  bir  şiir  okudum.  Daha  nicelerine  diyor,  şair  arkadaşımı kutluyorum. 

Gülüm  Hanım  göz  yaşları  içinde  yaptı  yorumunu.

-Şiir,  sen  ne  güzelsin. Hepinize  çok  çok  teşekkür  ediyorum.  İyi  ki  varsınız. 

Mücella  Hanım  parladı:

-Ayol  bu  nasıl  şiir? Dam  üstünde  saksağan,  vur  beline  kazmayı.  Yorum  desen  şiirden  daha  da  felaket.

Kapı  bir  kez  daha  çaldı. Bu  sefer  gelen  Kemal  Doğanay  Hocaydı. Benden  de  yaşlı  olduğu  için  saygıyla  ayağa  kalktık  hepimiz  ve  ele  aldığımız  şiiri  ona  gösterdik.  Şöyle  bir  baktı  ve:

-Şair  resmen  saçmalamış. Şiirin  dizeleri  arasında kesinlikle  uyum  yok. Tamam  kafiye,  ölçü  yerinde  ama  mana  sıfır. 

Mehmet  Fikret  lafa  girdi  hemen. 

-Arkadaşlar  biz  en  iyisi türkü  söyleyelim. 

Evet,  sanırım  türkü  söylemek  daha  doğru  olacaktı  böyle  şiirlerle  uğraşmaktansa... Hem  hep  birlikte  söylersek  Mehmet  Fikret'in  karga  sesi  arada  kaynayabilirdi.  

Hep  birlikte  başladık  Cemil  Cankat'ın  repertuarımıza  kazandırdığı  bir  Şanlıurfa  Türküsüne

Söylerem, ozan kimin
Kalp kaynar, kazan kimin
Elin elimde olsa
Gezerem kızan kimin

Ay ezhanım, ezhanım
Çık, eyvanda gez hanım
Aziz misafir gelmiş
Şeker şerbet ez hanım

Yazman uci çevirme
Saçın yana devirme
Men senin heyranınam
Yüzün benden çevirme

Ay ezhanım, ezhanım
Çık, eyvanda gez hanım
Aziz misafir gelmiş
Şeker şerbet ez hanım

Evet,  böyle  neşe  içinde  türkü  çığırırken ani  bir  gürültü  ile ev  zangır  zangır  sallanmaya  başladı. Önce  deprem  oluyor  sandık  ama  pencereleri  açınca gördüğümüz  manzara  çok  farklıydı: Kaptan-ı  Derya Çerkezoğlu  Murat  Paşa,  Donanma-i  Hümâyun'un en  güzel  gemisi  olan  Şevk-i  Satvet'in  kaptan  köşkünden  aslanlar  gibi  kükrüyordu:  ''  Destuuuur.  Sultan  Abdülaziz  Han  Hazretleri ''

Evet,  sonunda  Aziz  Misafir  de  gelmişti. Mücella  Hanımın  '' İlk aşkım. '' Demesine  fırsat  vermeden  hep  birlikte  bağırdık:

-El  Muzaffer  daima ( Allah  daima  zaferler  nasip  etsin ) 

*****

Evet,  ben  diğer  misafir  ağırlayan  ve  ağırlamaya  devam  edecek  olan  arkadaşlara  yol  vermek  için bitirdim  hikayemi  ve  öyle  sanıyorum  ki  çok  güzel  bir  şey  yaptım  zira  Mehmet  Fikret  olsun,  Mehmet  Aluç  olsun zaten hep  açık olan  evlerinin  kapılarını ve  sofralarını  açtılar  bizlere.  Eminim  başka  arkadaşlar  da  katılacaktır  bu  kervana.

İsmini  anamadığım  arkadaşlardan  özür  diliyor  ve  benim  eksik  bıraktıklarımı  diğer  arkadaşların  tamamlaması  dileklerime  herkese  hoşça kalın  diyorum. 

***

Teşekkürün  çoğu  sana  Rüya. Minicik  cüssenle  şimdilik ben  dahil dört yaşlıya bir  sürü  hikaye  yazdırdın.  Helal  olsun... Senin  verdiğin  ilham  olmasa böyle  bir  kervan  başlatamazdık. 

( Aziz Misafir Gelmiş Şeker Şerbet Ez Hanım -3. Bölüm- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 16.11.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu