Kalabalıklar
içinde yaralı bir yalnız,
Müzmin
ve iflah olmaz bir ıssız,
Üstelik
bir o kadar telaşsız,
Mübalağasız,
Temaşasız,
Ve
kendince masum bir hatasız
Ancak
bu mahkûmiyet katıksız,
Bu
sanık muvaffakatsız,
Mahrum
ve müdafaasız,
Avukatsız
ve tanıksız,
Müebbet
hüküm giymiş ilamsız.
Hayatın,
Ne
içinde kalabilmiş
Ne
de dışına çıkmayı becerebilmiş bir bahtsız,
Belki
ölü doğmuş bir arsız,
Belki
her şeye hasret kör bir hırsız.
Ömrüm,
gönlüm, zihnim, bedenim,
Yabancı
değil benim,
Herkesin
tanıdığı,
Tanıdığını
sandığı,
Ve
bir o kadar da yanıldığı,
Adına
ağıtlar yakıldığı,
Yaraları
sözlerle dağladığı,
Her
defasında yeniden
Ve
yeniden yaralandığı,
Gizli
gizli ağladığı,
İçli
içli haykırdığı,
Bir
türlü duyuramadığı,
Ruhundaki
açlığı doyuramadığı,
Yanında
kimseleri bulamadığı,
Güler
yüzlü o çocuk.
Bilirsiniz…
Bilmektesiniz…
Bilirdiniz…
Malum
öteki,
Diğeri,
Bir
sonraki,
“Biz”e
hasret rüyaların tek maliki,
Belki
de budalanın önde gideni,
Belki
onulmaz,
Onarılamaz
acıların yegâne talibi,
Ben…