gözlerin bir gök feneri
ellerin ilkbahar
yağmuru tenin yaz
güneşi
ayazını kabuğundan soyar azınlığın
sen bir rüya kızısın
her
yıldızın bir inci gibi parladığı yerde
sen İskenderiye’den gelen meltem esintisi
sedirden seferlerin tarih elçisi
sen bir
hasretin evvelcesi
bir
gurbet sonrasının mürüvvetisin
seni Asaf’ın nazarıyle sevmek var
cümle yolu çilekeş
berduş bir beldeyim ben
sensiz sabahlar
ölüm geceler zulümdür
hasta yatağında alev alev eriyen
güller gibi
seni Necip bir yürekle beklemek var
sen görklü masalların gizemli cazibesi
aybenizli zümrüt habbesi
sen gümüş tellerden örülü düşler sündüsü
renkleri harmanlayan bir gökkuşağı külliyesi
ah bilir misin
benliğimi her
vakitte kıyamda bekleteni
ruhumu cami tepelerinde güvercinler gibi süzdüreni
Tanrı’nın yaratma sanatını mülk edinmiş
bütün
zamanların en iyi manzarasısın sen
ne güzelsin
duvağını takınmış bir gelinlik gibi gökte
ilahi bir nakış gibi yürekte
sen dağları tülleyen
sen her taraftan güneyimi kubbelerle süsleyen
aşkın bileşkesi
şanslı gözlerin mukaddes ülkesi
yüzünün her harfini çizmeliyim bozkırlara
gülüşünden sarkıtlar dikmeliyim
derunum
buğulum sırmalı kuğum
Namık’ın mührünü cümle zindanlara vurmuşum ben
ben sayfalar arasına sıkışmış bir şarkı
bilsen kaç bin yıllık tutkunun esiriyim
kudret nârım tin ilacım
bilir misin sen
kaç bozlağın meşhur türküsü el uzattı şu tutsak dağlara
kaç ateş böceği kondu şu
aşk ile dökülen yapraklara
dualı sarmaşığım
en çılgın sağanağım
izin ver de bir tutam öpeyim saçağından
_boran