Çerçeveli İslam

ÇERÇEVELİ İSLAM

Allah’ın ipine sımsıkı sarılalım:

Gerçek İncil, Hz. İsa’dan sonra bozulmuş; Hz. İsa’nın havarilerinden olan Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nın yazdığı İnciller ortaya çıkmıştır ve bu İncillere “kanonik” İnciller denilmiştir. Bu dört İncil, Hristiyan din adamlarınca kutsal kabul edilmiş ve tüm Hristiyanlara dayatılmıştır. Bugün halen bu İncillere inanmayan, eleştiren Hristiyanlar vardır.

Diğer havarilerin isimleri; Simun, onun kardeşi Andreas, Yakup, Filipus, Bartalmay, Thomas, Alfay oğlu Yakup, Simun, Yakup oğlu Yahuda ve sonradan İsa'yı ele veren Yahuda İskariyot şeklindedir.

Birinci İznik Konsülü, MS 325 yılında İmparator I. Konstantin tarafından Roma İmparatorluğu top-raklarında Hristiyanlığın içerisinde tartışılan bazı konuları netleştirmek için 400 İncil imha edilmiştir.

Geçmişten günümüze kadar geçen süreç içerisinde dinleri şöyle bir araştırdığımızda dinleri anla-manın zorluğuyla yüzleşiriz. Her din kendi içinde farklı mezheplere bölünmüş; her mezhep âlimi kendi dini anlayışlarının diğer mezheplerden üstün ve en doğrusu olduğunu ileri sürerken; diğer mezhepleri de ‘mürtet’ olarak görmüştür. Ortaçağ Avrupa’sına baktığımızda Roma İmparatorluğu sınırları içinde 1618-1748 yıllarında otuz yıl süren mezhep savaşlarının yapıldığını görürüz. Bu ne-denle tarihe ‘Otuz Yıl’ savaşları olarak geçmiştir. İşte bu dönemde her mezhep, bir başka mezhep mensubunu bulduğu yerde boğazlıyor, yakıyor ve derisini yüzüyordu.

İslam Dini de diğer dinler gibi Hz. Muhammed’in vefatından ve dört halife döneminden sonra yozlaştırılmıştır. Yaklaşık iki yüz yıl sonra hadis dinciliği ortaya çıkmıştır. İslam’ı anlamanın tek yolunun hadisler olduğu ileri sürülerek hadis dinciliğinin önü açılmıştır. Bu dönemde İslam dininde fıkhi mezhepler ortaya çıkmaya başlamıştır. Şu anda yaşanan ve büyük mezhepler olarak bilinen dört mezhep vardır: Hanefi mezhebi: İmam Ebu Hanife'nin adını taşıyan mezheptir. Şafii mezhebi: İmam Şafii'nin adını taşıyan mezheptir. Maliki mezhebi: İmam-ı Malik'nin adını taşıyan mezheptir. Hanbelî mezhebi: İmam Ahmed İbni Hanbel'nin adını taşıyan mezheptir. İmam Maturidi adıyla da mezhep vardır ancak büyük mezhepler arasında gösterilmez. Maturidi mezhebi, İmam-ı Azam ekolünden gelmiştir ve akılcılığı öne almıştır. Bu nedenle Siyasal İslamcılar İmam Maturudi’yi pek hazzetmezler. Şunu da belirtelim ki; bu dört mezhebin dışında daha başka mezheplerin olduğunu da ilave edelim.

İslâm’ın fıkhî mezhepleri; İslam coğrafyasında dînî bölünmeleri ifade etmekle birlikte bu bölün-melerin başlangıcı dînî değil, siyâsî ve sosyal bölünmelerden oluşmaktadır. Günümüzde İslam toplumunda fıkıh ve İslam hukuku konusunda anlayış, yöntem ve uygulama açısından farklı düşünce-lere sahip mezhepler bulunur. Yani mezhep ya da ekol bir dinin çeşitli görüş ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollardan her birine verilen isimdir.

Halife Osman’ın katillerinin bulunmadığını ileri süren Suriye Valisi Muaviye, Halife Ali’ye karşı bir isyan başlattı. Üç ay süren bu savaş, miladi 657 yılında olmuş ve hiçbir sonuç alınamamıştır. Haricilerin fitnesiyle başladığı bilinen bu savaşla ilk mezhep ortaya çıkmıştır. Bu fitneye bulanmış zihniyet, Miladi 680 yılında Irak’ın Kerbela şehrinde kendini göstermiştir. Bu savaşta Muaviye’nin oğlu Yezid, kalabalık ordusuyla yetmiş bir kişilik Hüseyin’e saldırmış ve orada katletmiştir.

Geleneksel ya da Siyasal İslam anlayışı, yaptığı bu katliamları kutsamak için “onların kaderi böyle yazılmış. Onları biz öldürmeseydik, onlar yine aynı akıbeti yaşayacaktı…” demiştir. Bu kader anlayışı da o dönemlerde siyaset kurumu tarafından uydurulan hadise dayandırılmıştır. Bin küsur yıldır çerçevelenen bu siyasi zihniyetin yansımalarını mezheplerde, tarikatlarda ve cemaat yuvalarında görmekteyiz. İslam dinini kendi anlayışlarıyla çerçeveleyen, elinde ehli beyt kanı bulunan, İslam düşmanı katiller, Muaviye’yi ve oğlu Yezid’i anarken “hazret” kelimesini kullanmaktan ar etmiyorlar!

Siyasete yaslanan din anlayışının Kuran’da karşılığını bulmak mümkün değildir. İşte çerçevelenen İslam anlayışına karşılık Allah’ın kelamı Kuran ne buyuruyor? “Dinlerini bölük bölük edip, her biri bir kişinin taraftarı olmuş olanlar var ya, sen hiçbir konuda onlardan olamazsın. Onların işi Allah’a kalmıştır. Daha sonra Allah, onların yaptıklarını kendilerine bildirecektir.” Enam-159

Cenab-ı Hak, Bakara suresi 79'uncu ayet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır: "Artık vay o kimselere ki, kendi elleriyle kitap yazarlar, sonra da az bir pahaya satmak için, 'Bu Allah katındandır' derler. Ellerinin yazdıklarından ötürü vay onlara, kazandıkları şeyden ötürü vay onlara." Din-siyaset-ticaret ve fırkalara bölünmelere karşı Yüce Allah Müslümanları sürekli uyardığı halde sarıklı-cübbeli “din âlimleri” ısrarla “Melikler dinine” neden sarılıyor sorusu önemli bir soru olarak önümüze çıkıyor. Sorunun cevabını da bu sarıklı-cübbeli sözde şeyhlerin-gavsların yaşantılarına bakarak buluyoruz. Melikler dinini kendilerine din yapıp, Müslümanları da bu din çerçevesinde bir hamur gibi yoğuranların tamamı holding sahibidir. Bazılarının arazi zengini olduğu da biliniyor. Alın terine göz diken bu Çerçeveli İslam’ın şeyhleri, müritlerine hiçbir zaman Kuran İslam’ını anlatmıyor. Hiçbir ücret ödemeden müritlerini özel işlerinde ırgat gibi çalıştırmaktan çekinmiyorlar. Bu gerçeklerle yüz yüze geliyor ve bu kirli zihniyeti artık yakından tanıyoruz.

Makalemin sonuna gelirken ben bir inanan olarak ve bu konuları anlamak için kitaplar ve makale-ler okudum. Bu makalemi bu bilgilere dayandırarak yazıyorum. İslam dinini anlamanın en pratik yolunun hurafelerden arındırmak olduğuna inanıyorum. Hadislere güvenilemez çünkü İslam tari-hinde “kedi babası” olarak bilinen Ebu Hureyre pek çok kaynakta hadis yazıp, yaydığı için hem Hz. Aişe tarafından azarlandığını, hem de Hz. Ömer tarafından değnekle dövüldüğünü itiraf etmiştir. Bir itirafı daha var ki insan şaşırmadan edemiyor. Muaviye sarayına hadis yazdığını ve karşılığında ücret aldığını da itiraf etmiştir. Müslümanlar, bu gerçekleri sadece bu makaleye bağlı kalmadan bilgileri başka kaynaklardan da teyit etmeli, gerçekleri görmeli ve hadis dinciliğinin İslam dinini “Melikler Dinine” dönüştürdüğünü görmelidir.

Hep söylüyoruz, Hz. Muhammed hadislerinin yazılmasını kesinlikle yasaklamıştır ve gerekçesini de şu şekilde izah etmiştir. “Musa’nın dini de, İsa’nın dini de hadisler yüzünden yok oldu. Korkarım ki, huzuru mahşerde benim sözlerim Kuran’ın önünde görünürse Yüce Allah’a nasıl hesap veririm.”

Günümüzün bazı ilahiyatçılarının yazdığı kitaplarda gördüm ki, Kuran’ın hayata dair 57 emri ve 56 yasağı mevcuttur. 113 temel emir ve yasaklar Kuran’ın muhkem ayetleridir. Yani ayetleri anlamak için hiçbir mezhebe, tarikata ve cemaate kul olmaya gerek yoktur. Bu düşünce ve İslami anlayışın tamamen beni bağladığını söyleyerek makalemi tamamlıyorum.

 

 


( Çerçeveli İslam başlıklı yazı Halit Durucan tarafından 21.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu