Mutaassıp bir renk olduğumun
farkındayım en çok da farı üstüne sürmeye çekindiğim beyazın istifinde sehven
ölü kılınsa da yüreğim ve boncuk boncuk terlediğim o dilemma:
Safi hüzün ve katıksız sevgimin
işlediği ipekten bir kumaş gibi ve ayırdında düşlerin aymazlığında olsam da
gerçeklerin ve işte kat izimle sevdiğim kadar ışık hızında kat ettiğim bir
bilinmezin seyrüseferinde idame ettiğim hayatın idam sehpasında yargılandığımın
da umurumda olmadığım kadar seviyorum ben sizi…
Şık bir telaffuzdu, bayım şakşaklayan
ellerin hışmında
Savrulduğum yegâne coğrafya
Hüzünle kesif sessizliğimi
dilimlediğim
Dil yarası olsam bile kalemin
İzini sürdüğüm gizin
Temelini attığım bir şiirin de
Girizgâhı
Oylumunda aşkın
Bir ayrıntı babında iken her şiirin
Öncesinde tutulan nutkuna
Paye vermesem de ruhumun dehlizinde
Ve işte çorap söküğü gibi nükseden
Sair imge sair hece.
Göz ucumdasınız bayım:
Haylaz bir çocuğun nezdinde değil
Bir avazda doğup ölebilmenin yegâne
tesellisi
Hücum botları misali
Üzerime sürdüğünüz varsın olsun aşkın
ihlali.
Demliydi yaz
Densizdi hicaz
Dertli bir keşiş
Dermanı ruhta saklı nice deyiş
İtibar görmek ne kelime?
D/işlediğim şu tükenmez kalemin
nezdinde
Saha dışı bir gol
Aşkla hemhal
Olduğum kadar hilal
Misali gözünüz kaşınız değil idi
Beni çeken içine
Sadece sakit olsun demekle iştigal
Rivayet o ki:
Sizi çok sevmiştim, bayım.
Hatırşinas bir imge çalmalıydı illa
ki kapımı
Kapı duvar olsa ne ki ahvalimin
duraksattığı
Ruhumdan değildi sadece s/üzülen
Yüreğin kimyası ile özdeş her minval
Kursağıma takılan
Bir kelimenin neşri
Varsın olsun sadece benim şiirimin
nesri
Hikâyesine b/andığım aşkın emanet
sesi…
Eylediğim rüzgâr idiniz
Eşleştiğim ömür kabaran deniz
Misali içimin kayrası adeta bir ekin
tarlası
Hazzı idi hüznün
Sevmekle özdeş nükseden
İç sesin ihbarı
Ve üstüne basa basa söylüyorum ki:
Kimsenin ama hiç kimsenin aşkında
yoktu gözüm
Göğün mimarisi
Yerin vazgeçilmezi
Ayaklarıma sıkı sıkı bassam ne
kelime?
İhya etmediği kadar sevginin yüreği
Ve işte ihlal edilen sınırlarım
Adeta gergin bir ip misali
Yorduğum kelimelerim ve sinirlerim
Ve dermansız sınırlarım
Eşkâli belirsiz olsa da aşkın
Emsalinde saklı hüzün denen sönük
şarkının
Ve işte umudun tınısı
Ve işte yerleşik sözcükler coğrafyası
Ne de olsa hümayunu idiniz, bu kutsal
aşkın
Ve siz, bayım
Bense alabildiğine şaşkın
Kumsalda ayak izim
Kalemde kat ettiğim yürek rotam
silinmez gizim
En çok da hüznün endamı
Aşkın yoldaşı
İmkânsız bir aşka kanat açan
Surunda adeta saklı şehrin
Ve işte kumdan kalelerim
Rüzgârda varsın olsun yerle yeksan
Üşüdüğüm kadar mutluyum belki de
Varsın olsun kabul görmesin içime
esen yelin tükettiği nefesimde
Aslına rücu eden bir aşk ki bu:
Üstü örtülü na’şımın fermanı
Feryat figan değil
Kalemle ve umutla aşkın tek dermanı.
Biliniz ki:
Saklı şiirin derininde
Ve de dehliz misali
Ansızın sökün ettim mi de kara
gözlerinizde
Asla kararmayan tenim ve yalnızlığım
Kardığım yolların ve dinmez iken de
sonsuzluğun
Hem şavkı hem şevki
Hem de dibi boyladığım hayatın
güncesi
Başa almak kadar zor olsa da hayatı
Yıkılmaz bir kale bir duvarın meali
Adeta içtiğim şiirin ve aşkın
Yüzü suyuna hürmeten
Sonsuzluk misali
Çok sevmişken sizi
Çokluğun değil tekil hanemin ruhumla
Ve hüzünle izdivacı
Beni benden ettiği kadar
Bilfiil yeniden ve yine sunarken beni
bana…
Adı aşk ne de olsa:
Bir feryadın kesif sessizliği ile
iştigal
Günyüzü görmeye ne hacet
İçimde saklı olduğu kadar bu bitimsiz
hasret…