Düşlerimin çöken çatısının tam da
altında kaldığım ve kırık bir niyaz misali nazımın ihlalinden sökün eden
nazenin notalar ve işte aşkın ihbarı ve işte kolaçan etmeden önümü arkamı bir
kuş gibi s/ektiğim sözcüklerin ambarında şahit tutulası imgeler barınağında
saklı ruhumun musikisi ve sözcüklerin armonisi hüzün kazan ruhum kepçe işveli
seyyah rüzgârın albenisinde kendimi kendimden taşıdığım bazen kendimden
geçtiğim son olarak da kendimi tek geçtiğim ve işte yürek yarası ve işte beşik
kertmem iken sevginin dinmeyen senfonisinde nasıl da g/örgülü bir ç/ağlayanım
ben: içime estiğim içime b/aktığım ve ruhumun şüheda geçişlerinde saklı adeta
ölümsüzlüğün ansızın da vuku bulan ç/ağrısı…
Seyyah idi kâinat.
Seferi bulutlar kavmi.
Hüzünle özdeş rücu eden yalnızlık
göğün mentollü iç çekişi bense derdest olmuş bir keşiş; ruhumsa serkeş bir
tınıda sevk ettiği kadar aşkı şiarı ise bir mozaik ve telaşla sevebilmenin
verdiği yaşama savaşı.
Tutanaklara geçsin imgeler ama
yetmez, hafız…
Tutamağım hayata bir şiirdir deyip de
geçmesin ahvalim…
Işık hızında sevebilir ve yazarken
derdest olmuş nice hayalim.
Göğün o varsıl o tek kanatlı kukumav
kuşu elbet sadece ve sadece tek kanadıyla uçabilen kalemim ve kalbim ve neşrim
ve nice nesrim ve işte bozguna uğramış bir alfabe misali bozkırların ihlali ve
içime çöreklenen hüznün ne çıkar ki olsam müdavimi?
Ben g/örgülü bir keşiş.
Ben ruhumda saklı tuttuğum nice deyiş
tadında istimlak edilmiş ulvi duygularımdan çıkıp da yola varamadığım sair
yaka.
Taka tuka duygular.
Şerh düşülesi hayat ve hayaller güzergâhı.
Safiyetim.
Aidiyetim.
Azığım.
Sözcüklerin azameti.
Hınca hınç kalbim.
Kurusıkı ruhum.
Sulu göz mealim.
Günlerden değil gecelerden sektiğim.
Zarflar değil zamirler hiç değil
gizli bir öznenin değilken müdavimi ve işte aşka şirk koşan bir kavim gönlün de
asla muhatap olmadığı bir renk silsilesi ebemkuşağının bozguna uğradığı.
Önce düşlerimdi
öğütülen hani, ç/engelli bulmaca gibi meylettiğim aradığım diğer yarımın
aslında yarınımda saklı bilinmezin çeyreğinde sökük dikişlerimi ha babam
dikmekle iştigal salkım söğüt misali dağınıklığım ve ruhumu bir kül tablasında
saklı tutup hortlamak adına önce ölümü beklediğim sonra gün doğumu artık kaç
karatsa ışık kayıt açıp içine s/aklandığım ak alnımın ak alın yazısında suskun
yüreğimin d/ağlanıp da dile geldiği.
Önsezim mi?
Öz verim ya da?
Yan çizen bir hayal
mi?
Ya da yâdında
mazinin yârimle hemhal yarım ekmek dönerin içinde kaybolmuşluğu kızarmış
patatesin, dilimi yakan tadı ve acıyla özdeş ve açmadığım o devasa kara kutu.
Bense halen yaşıyorum.
Sözlükten firar
etmek adına sözüm ona ruhum bir firkateyn…
Umudumu saklı
tuttuğum ölçüde ve ihbar ettiğim tükenmek bilmeyen yalnızlığımın da ruh eşi
iken payidar olmanın diğer adı acıyla demoralize olmanın tonlamasında bir tanı
arayıp da konduramadığım ruhumun ufkunda biriken tortu misali.
‘’Kimse düşlerime
yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir
adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa
kalır, sonsuz
olur, insanın küçücük ömrünün karşısında.’’(Alıntı)
Oylumunda bir
sözcüğün.
Oyuntusu
imgenin.
Söz dilimi
yürek dili kuralsızlığın dilemması çöreklenen bir şarkının nakaratı iken
aslında söylemlerin tek aparatı elbet kalemin hayal gücü ölüm ertesi ruhun
yongası ve sair düşün ihlali bir şiire gebe ilham bir sessizliğe gömülü yazmaya
durduğum roman ve haşmeti duyguların hezimet kazanında pişen ruhların
istikameti.
Bir soy kırım
olsa da sözün ihlali…
Ve de şairin
hüznü ırksız bir mezhep gaipten gelen coşkuya haiz bir mektepli olsa bile
alayına kafa tutan alaya alınırken hayatı, alaylı olmadığı kadar kursağına
takılı bilginin ve umudun seyyah dergâhı.
Özümsenen her
düş.
Ulaksa kalemi.
Uydusu mevsim.
Uleması
görgüsüz bir sevdanın hem mimarı hem hikâyesi hem de anlatıcısı.