Terk-i diyar edilmiş yalın ve saklı
düşler alfabesi…
Sözcüklerin cebinde saklı
Şair ve sırları
Nice şiire meylettiği
Kurumadan dökülen gözyaşları
Vakur ve sessiz ve alabildiğine
kırgın
İhya edilesi bir mevsim gibi
Ruhundan firar ederken yankı
Belki de nazlı bir yılkı atı
Üstüne binip ve çıkıp gidemediği
Bedeninin zaferi
Beylik sözcüklerin uzağında
Baskın basanındır madem
Matemi ağırladığı
Yüreğin sarkıtı dikiti
Kursağında saklı yazmaya durduğu
Bir veda gibi
Misilleme yapan her şiir her şarkı
Konfetiler eşliğinde görkemli hüznüne
düşmeden gölge
Ve düşmeden şair elden ayaktan
Sen düşmeye gör!
Sevabına seven dahi yok ahir zamandan
Ansızın firar eden
Bir an bir saniye bir ömür
Gıyabında sonsuzluğun şerh düştüğü
her şiir
İlhamın arka bahçesi
İdam fermanı değil yazılan
Varsa yoksa şairin nüktesi
İçi dışı bir
Semada saklı izi
Sehven ölü ya da diri
Aşkın sonlanmaz ibaresi
Hüzünse girift bir masal
Kinayesi yok kini yok akarken
damarlarında kan
Ve işte kalemin bandığı
Aşkın da yalnızlığın da harlandığı
Kuşluk vakti uykuya dalan
Sair imge sair hece
Göğün müdavimi akça pakça bulut
Yeryüzüne inen sağanak
Gölgelerdense alabildiğine ırak
Delici gözleri mevsimin
Devşirmenler gibi saf tuttuğu şairin
İndinde bilinmezin
İdamesi sevginin
Nazlı bir peyzaj
Ruhuna özdeş bir nakkaş
Huzurun adı hüznün gerdanlığı
Alnı açık başı dik
Alabildiğine pervasız esen rüzgârı
Şiir bilip içine çektiği her nazı her
niyazı
Uluyan köpek değil
Ünlenen aşkla hemhal
Sessizliğin gürültüsüne mahal
Veren her şiir her ihbar her masal
Tebessüm ehli kalem
Şivesi aşk şiarı özlem
Sancağın tutuşan gövdesi
Ve şairin gaipten gelen sevgisi
Neye mazhar ise artık hayat
Dikilesi bir yara misali sukut
dilerken şair
Kâh aşka kâh hüzne biat
Efsunlu bir yolculuğun tek müdavimi
İçin için içmediği kadar yalnızlığın mevsimi
Bülbülün nüktesi aşkın güncesi
Buyur ettiği kadar şair yüreğinde
saklı cennet bahçesi