Çocukça Sevebilmek...






 

 

Çalıntı bir nakarat aşkın v/edası

Çemkiren yalnızlığa

Dolunayın semaya ektiği ışığın haznesi

 

‘’Hasret türkülerinin sonu neden hep üç noktadır bilir misin? Çünkü kalan, gidene dair dönme ümidini hiç yitirmez. (…) Ne son noktayı koymaya cesaret edebilir ne de bir harfi yazacak dayanak bulabilir. Şiiri pek tabii kalan yazar. Çünkü giden mısra mısra gitmiştir. Şiir gidenin ta kendisidir.

Son bakışı, son gülüşüdür.

(Tüm bunların) Güzelliği ise son olduğunu bilmemesidir. 

Umarsız, içinden geldiği gibi ve yarınsız…’’(Alıntı)

 

 

Algı eşiğinde saklı yarım-ayım andıkça kalan yarımı ar bildikçe yaramı…

İnce uçlu derinden bir acıyım açamadığım kadar içimi.

Yörüngem mubah…

Eksenim kaygan.

Ayaklarım ve ağrı eşiğim bağrıma bastığım yürek yaralarım.

Bir yanılgı.

Bir yapıntı.

Hüznün başşehri ve şairin içindeki çocuğa vedası.

Minnet etmeden yaşayan şair sanmayın ki sadece müptela şiire…

Neye mazhar ise ilham ve işte ruhundaki kırık beşiği tıngır mıngır sallayan şairin hezimeti.

Bir dekor misali yaşam sözcüklerde metafor.

Kalıntısı dünün kasırgası ömrün kaygı eşiği ve şair beklemede.

Hüznüne layık şiirler yazmalı hem şair ve özgüvenine şerh düşülesi bir örüntüden çıkan yola kaderin yapıcı kederinde saklı ansızın edilen o veda.

Kordan heceler.

Kayıtsız kalamadığı kadar şair dünyadaki şerre.

O minval ki katık ettiği ruhu.

O mihenk taşı ki baş koyduğu umudu.

Şair öfkeli.

Şair hırçın.

Şair sevdalı.

Hele ki şair bir ömre susku ekip de başkaları konuşup hüküm vermişken şairin yerine.

Niyeti belli.

Kaybolup gittiği kadar da gençliği.

Hüsran bir umman.

Şafaksa nöbet bitimi.

Seyrüseferinde yolculuğun aslında şairin yol bildiği ne ki elbet çok da belli.

Satırlar bir nüans.

Aşk hazan yüklü.

Hercai değil duygular ve işte eşlik eden nidalar bazense karambole giden rüyalar.

Göğün menşei.

Yerkürenin katmanları.

Sözcüklerse yüreğin radarı.

 

 

Mutlak.

Mutluluk ve de.

Mahzen.

Mihrabı aslında dünya denen gezegen.

Hiçlik katsayısı şiirin ölçütü iken iç âlemin neferi kalemin ayak sesi.

Çocuk sırtında taşıdığı.

Çocuk ruhunun yaşadığı yaşattığı huzura eşlik eden.

Çocuk belki de bir katarsis çocuk kalmak çocuk bilmek iç âlemi.

Her halükarda çocukça sevebilmek…

 

İnsan her daim dudak büzen bir çocuğu taşır içinde. Onu tatmin etmeye çalışmak okyanusu kulaç atarak geçmek gibidir. Kıyıdaki kuma yazı yazmak… Tek dalgaya bakar silinmesi… Geriye, çökmüş  omuzların, yorgun yüreğin kalır. 

 


( Çocukça Sevebilmek... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 6.09.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu