Kırpma düşler cezvesi içimde
ağırladığım belki de hazanın arka bahçesi, el pençe divan durduğum o soluk
benizli alfabe ve kıtlıyorum bir bir duygularımı
Kırkı çıkmamış bir şiirin nezdinde
Üç otuzunda bir imgeninse
Seyreliyor saçları
Uçsuz bucaksız revnak gölgemde baş
tacı ediyorum:
En başta umudu ve savuruyorum ruhumu…
Düşler meclisi toplandı yine:
Göğün tek kusuru saklı iç cebimde
Kanadı olmayan bir kuşun kurşun
ağırlığında
Rüzgârı
Varsa yoksa yüreğinde ağırladığı
Ve vazgeçilmez güzergâhı
Hayallerin de ansızın dibe vurduğu
Sürmenaj olmuş bir iklim:
Sefasını süremediğimiz yaşam denen
öykünün
Ön sözü
Kavruk yüreğin nidaları ile örtülü
Bilinmezin gücü
Ve basamak atlıyorum
Mahşeri kalabalığında atların
Dingin bir ruha öykündüğüm
Sarraflar çarşısı
Ve işte bir bir
Bozduruyorum düşlerimi
Kaç karat ise artık mutluluk
Kıt kanaat sevenlerdense çoktan
geçtim
İçtimada mademki iç sesim
Hızına yetişemediğim zaman
Mekânların bonkör servisi:
Sahi, ben neredeyim?
Ne yerde ne gökte
Sivrilesi bir bıçkın bıçak ki
Kâğıttan uçurduğum gemilerim
Az evvel de su almışken ruhum
Şimdilerde bir uçurtma tutkusu
Saf tutulası semanın
Bazense yıkanmayan kirli çamaşırların
Lanetin değil
Sevginin izindeyim
Geniş cepheli bir mevsim
Meylettiğimse
Kimi zaman bir şiir
Kimi zaman siyah beyaz bir resim
İnleyen göğün
Ve kanatsız kuşun
Seferi yalnızlığında
Devasa bir tutku benimki yaşama
Sıkı sıkı sarıldığımdan da öte
Sıdkım sıyrılsa da ara sıra
Cebimden dökülen çil çil altınların
Sarı benzinde saklı umudu
Seferi sözcüklerin dayattığı ufku
Ve el pençe divan durduğum
Hazanın erişilmez soluğu
Defteri kebirin son sayfası
Geçit vermez delişmen ruhlar
orkestrası
Bam telinde gamın
Solumda eksin olmayan yangın
Ve işte notaların göz kırptığı
Oysaki sessizlik maruz kaldığım o
tını
Bazense konduramadığım bir tanı
Beylik olsa keşke duygularım
Beşi bir yerde gezinen ahvalim
Yetmedi, azizim:
Tutuk dilim
Uleması kâinatın
Her yeni gün her yeni hayal
Zemheride geçmiş olsa bile yıllarım
Ben en çok güneşi sevdim
Ben en çok seni sevdim…