Didem Madak'a Mektup...




‘’Hayatımla ve kadın oluşumla ilgili çözemediğim bazı meselelerim var. Bütün bunlar yokmuş gibi davranıp kitabi şiirler yazamam. Şiirlerim ütüsüz ve buruşuk gezdirdiğim ruhumun diyeti bence. Bu yüzden hepsi benden parçalarla dolu. Bu yüzden, biraz kadınsı, durup dururken bağıran şiirler.”

“Niçin şiir yazmaya başladığımı düşündüğümde şunu fark ettim: O dönem şiir bana, herkesten ve her şeyden çok özgürlük vaat ediyordu. Yaşlanmak da benim için bir özgürlük vaadi aslında. ‘’(Didem Madak)

 

 

Sevgili Didem, arayışımın imgesidir şiir ve de sen sadece sen, ç/ağlayan yorgun ve süzgün ve diri suretinde mi saklıdır yoksa mevsim?

Bir şiirden çaldım ben sesimi.

Bir şiiri giyindim gecenin pervazında.

Bir şiirin bitiminde öldüm ve kurdum saatimi:

Sadece bir şiire daha meyletmeliydim mademki

Ve mademki şiir idi düztaban yalnızlığım

Dikilesi bir ağaç gibi

Öncemdeki hortum

Ruhumdaki yangın

İçine düştüğüm kâbusların üstümü örttüğü

O dalgın bakışlı kadın.

 

Acımdı istimlak edilen ya da günümüzün tabiriyle bir dönüşüm, kentsel bir hüzün ve arayış nasıl ki İstanbul idi göbek bağım ve şiirler adresim ve annemin tatlı sesinde meleklerin yeryüzüne indirdiği cenneti şiirle ve umutla tek solukta içime çekmişim…

Anneme çekmiş miydim sahiden?

Büyük ihtimalle hayır!

Yâdında dünün babadan kalan mirasın güdümü ne de olsa sefasını süremezken ömrün ve işte kulağıma küpe nice nasihat ve öğretmen bir babanın kızı iken içinde saklandığım o saçma sapan çeyizin sarmalında tek hazinem iken umudum ve sevgim ve yalnızlığım ve kalemim.

Tükenmek bilmeyen bir coşku…

Bazense söndüğüm.

Turuncuya kaçan göğün örtülü yüzü:

Ne de olsa güneşin çekincelerini öldürüp yıldız kimliğimle sektiğim Samanyolunda yorgunluğumun da mürşidi iken iç sesim…

Kanadığım.

Doyamadığım.

Kandığım ve de:

Ne kadın ne soytarı ne çocuk ne mutlu ne çoğul ne de susmayan çığlığım…

Ve de:

İçimin harabesinde söndüremediğim cafcaflı yangın ve yakarışım…

Mağdur ve de mağlup geldiğimse hayat denen çetrefilli oyun bense oyunbaz ve kalbim dilbaz ve ruhum geniş hacimli hem vazgeçtiğim hem de vazgeçemediğim hayat ve kendime esaretim…

Tütün kokan gecelerin Mihriban’ı.

Yosun tutan dizelerin ihbarı.

Yeşile çalan gözlerimde ç/ağlayan tutkularım ve de sırlarım:

Kendime dahi itiraf edemediğim.

İsyanı bastıran bir yeniçeri misali belki de yaygara koparan aslında isyanı yayan iken ve işte o hengâmede sürtüştüğüm dünya ve kalabalık bense alayına kafa tuttuğum kadar maruz kaldığım alaylara rağmen dimdik ayakta ve teyakkuzda ve kim bilir kaç cephede verirken savaşımı iğne ucunda saklı ömrün bas sesinde hüznün ve gamlı notalara verip veriştirdiğim ve işte asılı kaldığım o şahsına münhasır münferit tek hece:

Askıda aşk.

Askıda hüzün.

Askıda bulut.

Askıda mutluluk.

Çelimsiz kalemin güçlü ruhunda eşlik eden Rabbin nutkunda serildiğim ve sevgiyi sevgiyle eşleştirdiğim hatta kötülüğü ve nefreti bile sevgiyle yıktığım dingin olmasa da ruhum yaza yaza kendimi hizaya getirdiğim ve cafcaflı isyanlarıma benzin döken ilham perim…

‘’  Yüzyıl yetecek çocukluğum,
İki muhabbet kuşum,
Biraz da ateşim var.
Dua ediyorum ateşe
vazgeçsin diye beni yakmaktan bu gece
Dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne
Aman umutsuz bir yer olmasın!
İki kendim varmış maviş anne
Biri benmişim biri mutsuz
Ben ölürsem maviş anne, mutsuz için
Dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al.
Ben ölürsem mutsuza iyi bak!’’(Didem Madak)

 

Didem, sana sesleniyorum…

Sen ve annen bir bitimin başlangıcı iken yürek sesindeki betimlemeler ve anne sevginle yoğurduğun sözcüklere nasıl da âşık baka kaldım sendeki hazineye…

Aslında kendime sesleniyorum aslında tüm evrene:

Saf tuttuğum s/afiyet ve aşkın hatırına reçinesi eksik sesi hüzünlü bir pantomim sanatçısı gibi ben aslında yüreğimle ve beden dilimle konuşuyorum ve yaşıyorum da:

Panik olduğum kadar telaşıma yenik düşen insanlar nasıl da kutsamakta birbirini ve verdikleri nasihatler iyi de ben sakin ve uysal bir insan olmaya dair bir söz de vermedim Tanrıya ve günbegün büyüyen bir özlemle ve metanetle ve de umutla ben kırık sazımı da çalmıyorum sadece bazen bir ney sesinde bazen bir sökükte gizlenip ve dikmek adına yaralarımı elimden geldiğince ve ilham perim kulağıma fısıldadıkça yazıyor ve yazıyorum…

Mutluluk belki de rotamda yer tutmayan ama ben kendimce mutluyum.

İzahı olmadığı kadar pek çok şeyin ve hüznün gayret ettiğim ölçüde bir ölüp bir doğuyorum yetmedi annemi doğuruyorum belli zaman aralıkları ile ve de hastane bahçelerindeki nöbetim esnasında başımı sadece Rabbime dayıyorum ne de olsa: O, benim ulu ve ulvi Çınarım.

Başa aldığım bir film gibi.

Hangi mertebede olduğumu bilemediğim…

Sonunu yazmaya cesaret edemediğim bir roman gibi iken hayatım ve umutla avuttuğum iç sesim ve içimdeki çocuk asla mertebe kaybetmiyor hatta basamak atlıyor ve işte sözcüklerim ve işte yazmaya durduğum şiirlerim aslında hayatın dinmek bilmeyen cıngılı sadece ve sadece benim duyduğum benim duyumsadığım ve insanlar da duysunlar diye ara ara nöbet geçirip ara ara yazdığım belki de hüznün ara namesi iken şiirler ve giymediğim çiçekli elbiseler ne de olsa sesimi duyan çok az insan var mağdur kılındığım halde bir başıma da olsa ayaktayım…

Senin de dediği gibi, sevgili Didem:

‘’Dünyanın tüm sabahlarına bir bilet al.’’

Almalıyım da aslında aldım da ve ben asla ölmekten korkmuyorum ama öldüğüm takdirde anneme kim bakacak?

Mutsuza bakacak biri olsa bile Didem sürdüğün hayatında aslında sonlanmayan hayallerinde…

Yine de rafa kaldırıyorum tüm olumsuz düşüncelerimi sadece raf ömrü bir gün olan şiirlerimi meze yapıp çilingir sofrasında tüm asaletimle su içiyorum ve içimi biçiyorum ve içime ç/ekiyorum da tüm renkleri tüm duyguları ve seni Didem:

Sessizliğin gölgesinde illa ki baş veren umudumla ve sesleniyorum ara sıra sezilerimde saklı sızı da dinmez iken yüreğimden sızan hüzne rağmen kendimce bahtiyarım yol yorgunu hayallerin nezdinde tüm gerçekleri de görebildiğim kadar gerçekçiyim ve de ben bir gerçeğim…

Geçkin ruhların reveransı ile umudumu da referans olarak sunarken hayata…

 

 


( Didem Madak'a Mektup... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 13.09.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu