Ufukta Bekleyen Sevgiliyi Düşündüm
Hava açıktı; ufukta batmakta olan kıpkırmızı bir güneş, aşağıda incelmiş bir bulut kümesinin binlerce metre altında koyu kahverengi bir toprak parçası uzanıyordu. Ağaçsız, ırmaksız, dümdüz, kocaman bir toprak, benim içim gibi yalnızlık kokuyordu. Bu içimdeki yalnızlık toprağa daha fazla işlemesin diye dağa vurdum kendimi… Dağın tepesine çıktığımda, rüzgârın serinliği yüzüme çarptı ve içimdeki yalnızlık bir an için hafifledi. Etrafıma baktığımda, sonsuz bir sessizlik ve huzur vardı. Bu sessizlik, içimdeki karmaşayı yatıştırıyor, bana bir nebze de olsa huzur veriyordu. Gözlerim ufka takıldığında, güneşin son ışıklarıyla aydınlanan geniş bir manzara gördüm. Uzaklarda, dağların ardında kaybolan bir yol, belki de yeni başlangıçların habercisiydi. Ufuk çizgisi, gökyüzüyle toprağın birleştiği o ince çizgi, bana umut ve özgürlük hissi veriyordu. Güneşin kızıllığı, gökyüzünün mavi tonlarıyla birleşerek adeta bir tablo oluşturuyordu. Bu manzara karşısında, içimdeki yalnızlık yerini derin bir huzura bırakıyordu.
Dağın tepesinde, rüzgârın
uğultusu ve kuşların cıvıltısı dışında hiçbir ses yoktu. Bu sessizlik, bana insanın
ne kadar küçük olduğunu hatırlatıyordu. Her nefes alışımda, içime dolan temiz
hava, zihnimi ve ruhumu arındırıyordu. Bu anın tadını çıkararak, doğanın
kollarında kendimi yeniden buluyordum. Güneşin batışı, beni çocukluğumun sıcak
yaz akşamlarına götürdü. O zamanlar, ailemle birlikte bahçede oturur, güneşin
batışını izlerdik. Güneşin kızıllığı, annemin yaptığı limonatanın tadını ve
babamın anlattığı hikâyeleri hatırlatıyordu. O anılar, içimde bir sıcaklık ve
huzur yaratıyordu. Aynı zamanda, geçmişin güzel anılarını hatırlamak, bana
geleceğe dair umut veriyordu.
Güneşin batışını izlerken, iç dünyamı saran
duyguların başında derin bir huzur geliyordu. Bu an, bana hayatın geçiciliğini
ve her anın kıymetini bilmem gerektiğini hatırlatıyordu. Aynı zamanda, içimde
bir minnettarlık duygusu oluşuyordu; doğanın bu muhteşem gösterisini
izleyebilmek, bana yaşamın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gösteriyordu.
Güneşin batışı, içimdeki yalnızlığı hafifletiyor, bana umut ve yenilenme hissi
veriyordu. Bu an, bana geçmişin yüklerinden arınma ve geleceğe daha umutla
bakma fırsatı sunuyordu. Ufukta bekleyen bir sevgiliyi düşündüm; içim neşeyle
doldu. Ancak, aradan yıllar geçti ve o sevgiliye ulaşamadım. Bu düşünce, içimde
bir hüzün ve özleme bıraktı. Bekleyişin ve kavuşamamanın verdiği acı, içimde
derin bir yara açtı. Yine de, bu anılar ve duygular, bana sevginin ve umudun ne
kadar güçlü olduğunu hatırlatıyordu. Her ne kadar o sevgiliye ulaşamamış olsam
da, içimdeki sevgi ve umut, bana yaşamın güzelliklerini ve değerini
hatırlatıyordu.
Bekleyişin bana
öğrettiği en önemli derslerden biri, sabrın ve zamanın gücüdür. Beklemek, bana
sabırlı olmayı ve her şeyin bir zamanı olduğunu öğretti. Her ne kadar bekleyiş
zor ve acı verici olsa da, bu süreçte kendimi daha iyi tanıma fırsatı buldum.
Beklemek, bana hayatın her anının kıymetini bilmem gerektiğini ve her deneyimin
bir ders olduğunu gösterdi. Ayrıca, bekleyişin bana öğrettiği bir diğer önemli
ders, umudun ve sevginin gücüdür. Beklerken, içimdeki umut ve sevgi, bana güç
ve dayanma gücü verdi. Bu duygular, bana her ne olursa olsun, yaşamın devam
ettiğini ve her yeni günün yeni bir başlangıç olduğunu hatırlattı vesselam.
Mehmet Aluç
Yazarın
Önceki Yazısı