‘’Yorgunum artık Süheyla
Sarhoş oldum şarabın tadını bilmeden
Şair oldum yazının ilmini bilmeden
Mecnuna çevirdin beni yokluğunda

Yorgunum artık Süheyla
Verdiğim her mücadele senindir
Sen bende olmasan da senindir
Ağlamak daimi müşteri oldu hayatımda’’(Alıntı)

 

 

 

Ç/aylak imgeleri ihbar ediyorum ve tekin olmayan düşlerimde saklı Hümayun telkin ederken ruhumdaki vurguna sözcüklerden mütevellit yalnızlığın görkemli dekorunda uyuya kalan bir şiire hibe ediyorum maneviyatımdan sökün eden sevgiden ibaret bildiğim hayatı güdüleyen güftesinde ısrarlarıyım mademki kâinatın bestesi bildiğim yorgun ufkun nohut odaların bakla sofaların mezesi bir vazo gibi hem kırgın hem kırık hem kırılgan yastaki çocuğun renginde saklı masum bir efkârım ve de beyazlığın tadına vardığım en çabuk ve ilk kirlenen iken beyazın rotasında gamlı bir notayla istişare edip kundaklanmış varlığımdan öteleri arzuladığım kâh ölüm kâh düğün kâh bir güdüm iken külünden doğacakmışçasına gülümsediğim her duygunun da kat izinde saklı rötarlı bir mutluluğum ben…

Müşteki sevinçleri ihbar ediyorum hüznüne sadık.

Müşterek acıları son biliyorum yeni bir başlangıca duyduğum ihtiyaç kadar katık ettiğim her duygunun da müridi iken.

Müstakbel bir imgenin tevafuk eseri gölgesinde şiirlere denk düşüyorum.

Aymazlığında mevsimin.

Aş eren bir annenin damarındaki kanında saklı umut gibi ve annelik iç güdümle serildiğim ufuk gibi yazmaya durduğum her şiiri ve yazıyı öz evladım bildiğim ve kimi insanın dalga geçtiği ilhamımı ihbar eden kalemle olan yolculuğumda önce yolcu koltuğunda oturduğum sonra direksiyona geçip tüm yolları tüm şiirleri ve tüm duyguları tek solukta içime çektiğim kadar tüme varımda bir olgu bir metafor olma ihtimalini tek geçip ruhumun sızdığı şu beyaz sayfanın her milimine yağdırıyorum göz yaşlarımı.

Telkin edercesine ölümü.

Teskin edercesine yüreğimi.

Tehir edercesine mutluluğu.

Ve yanına çentik attığım her duyguyu…

Hem sahiplendiğim hem de sonlandırdığım kış uykumu ihbar edercesine gün ışığında saklı gizi gecenin devindiği o izi önce refüze edildiğim derken rölantiye aldığım sevincimi kursağımda takılı bırakan her bir faniyi es geçiyorum.

Söylemlerin kucağında verdiğim her mola.

Sözcüklerin künyesinde saklı iken doğa.

Edilgen ruhumu etken yüreğimi evhamlı mizacımı saklı tutup eşleştiğim hiçliğin varlığımı tuş ettiği.

Rakımı yok iken izahın da mümkünü yok iken ve ifa edebileceğim tüm sözcükleri bir torbaya tıkıp tombala dediğim tek bir sözcükte hem asılı hem ısrarlı dolmasını bekliyorum vademin.

Tekabül ettiğim ne var ne yok tesir altında kaldığım tek dünya malı da yok iken gözümde ve gözümden süzülen her yaşa bir şiir dikiyorum eteklerinde mintanımın atar damarında vücudumun eşlik eden her duyguyu ve özlemimi de kamufle ettiğim kadar ruhumun yongası ve tutuklusu iken şiir…

Ve sen, Süheyla ister sev ister sevme beni:

Şiirlerimden de çok severken yanık ve yaralı yüreğini…

 


( Ve Sen Süheyla İster Sev İster Sevme Beni... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.09.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu