Rabbime Teslimiyetim...




Renkleri küskün bir varlığım belki de karanlığa küskünlüğüm ve şerit değiştirirken hüzün, kasvetli göğünde hazan denen metanetin yarıladığı yarım kalmış hayallerde son turfan bir yalnızlığı kâh boca ettiğim kâh bodoslama sahiplendiğim kürenin iki parçasında eşitlenmiş olsaydı ya, yüreğim ve tüm noksanlarım.

Çatalı sapladığım iken yürek.

Sırtımdaki bıçağın da yok iken bir sapı.

Kimine göre bir baltaya sap olamadığım ve kendimce yürekten yüreğe konduğum bir kazazedesiyim hayatın bahtıma da tahtıma da sevdalı ve ben tüm yanlışlarımla kendimce kendime yetecek tek doğru insanım; doğradığım ekmek gibi kutsal dogmalarda saklı iken ferman ve işte doğaçlama sevdiğim kadar doğaçlama yaşayıp yazdığım belki de en kutsalı iken o revnak acının hem sahibesi hem azizesi, azadesi ömrün saf kan safiyetimle saklı tuttuğum afiyetim.

Bir mızraba denk düştüğüm.

Bazen miskin.

Mihrabı yerinde göğü içime sakladığım her mevsim iken yeniden doğuşum.

Mihenk taşım ve nirengi noktam ve de telaşla ördüğüm satırlarım kendime d/okunma telaşı hüsrana denk düşerken yüreğimin na’şı ve sürgün edildiğim coğrafyalardan gelen o esinti sözcüklerin doğasında saklı o bakir sevinci boş sayfaya telaşla sıraladığım kadar da süregelen yaşama sevinci ve yazmanın tadı damağımda kalırken adı olmayan duygulardan inşa ettiğim cennetin istimlak edilmesine izin vermemek adına zaman zaman da cehennemi yaşadığım dünya telaşı…

Bir miğferim yok.

Er meydanında güreştiğim bir minderim de.

Mil çekmişken kalemimle gözlerime…

Bir de mimlenmişken hayat denen şerbette dibe çöken tortuya dahi dertlenen saf ve arı bir su olmanın hayaliyle kendime koştuğum kendimden kaçtığım ve açamadığım kapılardan dahi kovulup bacadan daldığım yalnızlığın şatafatında ve işte teslimiyetimle kâinata Araf’ta saklı sırlarıma tebessümler sunup İlahi Aşkla kendimden geçtiğim kadar da geçemediğim yollarda imdat butonuna basıp imbat gecelerinde rölantiye aldığım hayata sitem yağdırdığım işgüzar bir rüzgârım ben.

Öncesiz.

Sonrasız.

Ve de ansızın.

Acı eşiğinden sekip de algı eşiğinde şaşakaldığım hayatın beşiğinde uydurduğum masallara dahi inanabildiğim kadar insancıl bir rötarım ben elbet kendime geç kaldığım.

Bir imlece sığınıp bir ayraca dönüşebildiğim.

Ünlem işaretinde sorulara maruz kaldığım kadar koyamadığım o tek noktanın peşinde ve bir ömür üç nokta ile idare edip şaşkın virgülün sırnaşıklığında artık kaç parçaya b/ölündümse yerkürenin katmanlarında kıt kanaat sevenlere inat sevgiyle bazense hüzünle eşleşip hayatımı yeni baştan kurgulamanın verdiği coşku ile rızkıma şükreden bahtıma da tahtıma da razı devrik bir sultanım belki de azat edilmediğim kadar azmedip sözcüklerle eşleşen kaderimde tüm yükü bizzat taşısam bile kederimin dahi kabulünde kabul görmek adına Rabbimin Dergâhında…

Rövanşı bu acizliğimin bir reform niteliğinde sil-baştan çabam ve yeminlerim bazen bozduğum akabinde af dilediğim ve işte yediğim vurgun solumdaki sayaca d/okunmadan geçmeyecek olan heyecanım ve s/onsuzluğa tutkum.

Ruhuma her ‘’kal’’ geldiğinde.

Mezarımı şimdiden süslediğim geri döndüğüm her yeminde çarpılma ihtimali ile ruhumu sürgün ettiğim ve yüreğimi sürgülediğim en çok da adımın anılmadığı künyemde ve içimde geride kalan o mayhoş tat.

Adı konmayan hayatlar.

Tadı olmayan ne varsa.

Yetmedi bayatlayan anılar anılmadığım kadar ansam da azat edilmek adına belki de önceki hayatımdan.

Andaki dokunulmazlığım.

Sudan sebeplerle yarınları ertelediğim.

Aklıselim bir dünya dileyip aslında sadece kendime yenildiğim.

Göğün kayıp tıpası ve ulaşamadığım en yüksek rakım aklımın dünde kaldığı ruhumun yolda yüreğiminse defalarca çalındığı.

Sözcükler iken hümayun.

İmgelerse bir kaçış.

Pencereme tüneyen o sevdalı bakış ve de: elbet yıllardır eksik olmayan misafirim pencerenin nüktesinde asılı ruhumun kancasında ve kaybettiğim sözlüğün yasaklı kelimesi belki de yasa dışı bir mutluluk yasıma tutunup yaşımla sırtını sıvazladığım o yalnız kumru.

Kuruntularımın kıvancından sökün eden.

Aşkın rövanşı iken özlem ve çifte kumrulara isyan eden tekil hanesi tekil dünyası penceremin misafirine açtığım kadar içimi ve evimi.

Bir yenilgi belki de.

Ya da kuram dışı bir tutamak.

Şaibeli dünyaya resti çektiğim ve işte tüm yüreğimle Rabbime teslimiyetim.

Uyruğu ve de ırkı yok iken duyguların aralıksız hamt ettiğim.

İçimin yörüngesi ve ilhamın yönergesi elbet el pençe divan durduğum kaderimle eşleşen neyim var neyim yok göğün de hurafesi iken belki de s/onsuzluğa olan tek kişilik yolculuğum.

Kasveti sonlanmış.

Belki de duygularım iken mumyalanmış.

Ve işte mum gibi eridiğim ve m/imlendiğim bir var oluşun simgesi iken tırnaklarımla kazıdığım kadar tebessüm ekip huzur biçtiğim ve dünyanın albenisine yenilmeden maneviyatımla Rabbime teslimiyetim.

Huşu içerisinde huzurun da manivelası iken bir içimlik duyguyu ömürlük huzura döndürdüğüm elbet Rabbim ‘’ol’ dediği takdirde.

 

 


( Rabbime Teslimiyetim... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 29.09.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu