Yorgun iklimlerin yorgun tanrısı
adeta acıların baş şehrinde yeşeren günün ve göğün örtüsü.
Şirin bir tebessüm ve neşeli bir
şarkı
Adaklar adanası varlığın aşılası
O son ve münferit kıtası
Bilindik göçmen kuşlar
Bilinmeze göç eden melun ruhlar
Eklenen bir halka
Tasa yüklü bir masa
Sen koy en acısından bir meze, ey
garson
Ölümü gör içmezsem o mereti
Ya da sen öl:
Varsın sen de sevme beni
Bir ağaç gövdesi
Yalın bir misafir aşkın güftesi
Ansızın büyüyen
Arsız renklerin kaidesinde saklı
Karanlığın gölgesi
Ne çıkar ki mevsimin baş tacı?
Baştan çıkarılası bir eşya gibi belki
de
Mantalitesi hayatın
Melankolinin gerçek yüzünde saklı
Tayfası evrenin
Tükenen direncin
Tünediği şu hüzün kuşu
Adı kırlangıç ya da şaşkın martı
Bilindik iken kırık kanadı
Bilinmeze mahal veren ve de
Şatafatlı endamında saklı
Sair hece…