Tahakküm altında geçen ömrün
fermanıdır içlendiğimden dahi öte içimin kıyımında saklı iken sair öfke ve
yoldaşım ve efkârım endamlı ruhun süremediği saltanatı ve aklımın pervazında
saklı hikmeti öncemin sonrasızlığıma verdiğim süreyi beş gece ve işte şüheda
düşlerimin mirasçısı.
Kalpten kalbe uzanan o yol ki beyhude
sanrıların da yok iken tarifesi.
Aşkın uzamında bir beyit aklımın
küpelerinde saklı iki dirhem bir çekirdek hulasası yalnızlığın ve işte endamlı
yüreğimde saklı sair dilek.
Göğün müptelası ayın…
Renklerin ihbarı beyazda fikir
kıldığım renklerin de mucizesi.
Önsözü ve önsezi yüklü külliyemde
saklı sırların muştası.
Enkazın devinimi.
Ezkaza sözcüklerin kayıp da yok
olmuşken hikmeti.
Vardiyasında şafağın.
Sandık dolusu meftun anının andaki
ihbarı.
Hüzün.
Dehliz.
Hazan.
Körüklü duyguların esvabı adeta şiiri
kılıf bildiğim sözcükleri kırbaç aşkı imkânsız seyreden yerli yersiz bir telaş.
Hükmedene sevdalı.
Hemzemi geçidi yalnızlığın sabıkası.
Kökten çözüm.
Kullukta saklı gizem.
Köhne mimarisi şehrin bodoslama
sevdiğim değil iken yalan.
Yâdında dünün.
Yarenim kelam.
Uzağında kaldığım kalemin feryadı
ayyuka çıkan yok iken de hiçbir duygu.
Miadı dolmuş imgeler.
Mizanseni ölümlü şiir.
Mezarını kazdığım.
Meylettiğim hüsran sonrası.
Semazen bir iklim.
Şehrin efkârında saklı kördüğüm.
Sazanlık.
Mehtabın görücüsü kul ve yetim hakkı.
Sirayet ettiği kadar gönül pekişen
ölümsüz bir semai esinti.
Şimdimden yoksun dünümle avunduğum
yarınların meali.
Öykümse başlamadan bitmişti hani.
Köpüren.
Kabaran.
Kanayan kanan ve kanatan.
Ölü siması belki de evrenin kat izim
ket izim katlandığım kadar kat ettiğim.
Divitinde saklı iken kalemin o esintisi.
Kaynakçam.
Kan izi kat izi göğün sesi.
Endamına yenik düştüğüm kaderim ve
kederim bir de meylettiğim.
Sözcükler kayıp ruh devrik yalnızlık
bakaya kalan.
Temsil ettiğim kadar hiçliğin de
mimarı iken pekişen o selam pejmürde bir yıldızın yolculuğu kalıbının adamı
olsa bile hiç mi yoktur devingen hislerin maliyeti ve özürlü bir resim misali
ruhuma sızan.
Gönlün devriâlemi.
Göğün meali.
Yerden uzak göğe tutsak ölümsüzlüğün
naziresi iken kuytularda saklı ıslak toprağım meydanı kimselere de bırakmadığım.
Haşmetin ve endamın ve efkârın
yolluğu ve işte sismik bir ruh misali yerkürenin fokurdadığı meylettiğim bir
tuzak adeta mızrabı kırık bir saz gibi mistik yolculuğun geldiği son nokta iken
varışın isabetli haykırışı:
Ey, yücelerin yücesi Rabbim…
Şükrüm sana sunduğum kulluğumun da
kusursuz olması dileğim ve efkârına yenik düştüğüm şu son zamanların kalmadığı
kadar da takatim ve işte bilfiil iştigal olduğum imtiyazın her detayı isyanın
yok iken faydası ibraz ettiğimden de öte ifa ettiğim ne ki intizamlı bir yol
bellemişken yaşamı idrak edemediğimden de öte indindeyim kaderin elbet başım
gözüm üstüne.