
Kaçkın nidalarla örülü şiir ve de
örtülü bir gizin sahibesi şehre dair efsaneler söylenirken ardı arkası kesilmez
dizelerin:
Şiirdir hercai aşkın doğası
Şairdir anne duası ile çevrili bazen
bir matem bazen genzi yakan gizem ve işte acının doruğu sözcüklerin kuytusu,
demli bir hüzünse en yakışan şiire aşkın da dolgusuna binaen, yaralı düşler
saklıdır her hecede…
Şiirdir verilen muhtıra.
Şairdir şair, tozu dumana katan bir
ulak bir de uyruk adeta göğün sisinden firar eden yamalı bir bohça ve türlü türlü
şaibe ya da yaralı şahika, zinhar acının istifi zekâ unsuru bir aşkın deminde
çalakalem sevdiği kadar ruhun da zaferi bir kıta daha ekleyip de aşılası ne çok
coğrafya ve süklüm püklüm olmayı reddeden bir rabıta.
Menzili şiirdir mademki şairin ve de
meşrebi…
Mıntıkasında saklı hoyrat bir gazel…
İmgelerin tortusunda salınan
gelişigüzel.
Mabedi yıkık olsa bile.
Matemi ise teyakkuz ertesi.
Mahrem düşlerin bıçkın seyri ve işte
yüreğine yediği o tokattan öte bilirkişi tayin edilen umudun sarkacı.
Hayal yüklü iken cihan sözünün de eri
iken şair…
Hüzün ertesi kıyılan içi en çok da
kıyam ötesi umudun meali.
Sözcükler iken sürgün edilen.
Süngüsü aşkın düşmeden.
Küpeştesinde hazzın haiz olduğundan
öte ne varsa aza çoğa dertlenen.
Mihrabı yerinde bir d/okunuş iken misal
ve de yüreğin kımıltısında gezinen.
Mizacı yitik olsa bile şehrin şiirdir
ruhu ve şehrin büyüsünü pekiştiren.
Tırnakları ile kazıdığı binlerce şiir
ve işte içinde kalan ukdenin zaferi:
Ruhun tarumar edildiği varsın olsun
addedilsin bir yenilgi ve işte şairin verdiği cevap hicranında saklı iken de
cihat…
Aşkın menkıbesi özlemin kalesi
sözcüklerse çoktan ispatlamışken rüştünü.
Çetrefilli düşlerin değil asla çentik
atılası bir şerh olmasa gerek şairin duası ve duayeni iken sözcüklerin
esintisinde saklı bir hece bir münferit kelime iken aşktır aşk, yalnızlığın
kaidesi.
Örüntüsü cihanın, görüntüsü hicranın
ve de gömütü o isyanın…
Ansızın tövbe eden bir günce iken
kelamın da ruhun da erbabı…
Kanaviçeler ekili bir arazi ve
hırpani bir kurşun ki derinde en derinde gizli ve de şiirin erbabı acıdan mütevellit
bir hikâye misali derlediği her şiir nasıl ki saklı tuttuğudur kıblesi.
Üryan sıfatlar.
Haraç mezat kapışan firaklar.
Huzurun özlemi güncesinde de derli
iken masallar şairin…
Esaretin sonlandığı bir nizam.
Aşkın kıblesinde saklı iken özlem
dolu isyan.
Hercai sözcükler birer kaide iken
havsalasından taşan düşlerse bazen yazılası bir ferman ve işte tökezlediği
kadar şair dik duran başı ile de selamlarken cihanı ve her fasıla ve de hasıla
kanaviçelerle sarılı gizemin uçuşan peçesinde saklı belki de matem dolu bir
nüans eşrafın da gölgesinde saklı durduğu o pervaz…
Farazi iklimler.
Afaki hayaller.
Fidan misali büyüyen bir çocuk gibi
ya da bir çiçek ve ön sözü kayıp bir romanın da finali iken başta yazılan
sondan başa yol alan adeta bir ferman, şiir gibi yaşanan şair gibi de ölen
dizginleri kaderin elinden düşmediği kadar imge imge kanayan…
Biteviye tartaklanan bazen yolunu
kaybedip de kundaklanan…
Hazandan öte yol yok iken kalemin o
çılgın mizacı akan kanın esen rüzgârın ötesinde ruhundaki urgan sözcüklerdeki
yangın ve sözü özü bir mahrem bir rüyanın gizeminde ansızın nükseden o fısıltı
mademki döndü bir çığlığa ve işte zaferin hası şairin de kalemdeki hazzı
kusurlu bir edim olmasa gerek aşkın büyüsüne kapılan…