Çelimsiz bir imgeydi öncesinde şiir
mazhar olduğum da değil sadece bire bir yaşadığım içime ç/ektiğim her v/akit.
Münazara ettiğimse kuru sessizlik
bozguna uğratan
Yalnızlığın tembihi:
Bazense ölüm kokan
Bir varsayım bir hicran
Etekleri dökümlü bilinmezin tek
bilindik hecesi:
Elbet aşk idi kanayan
Aşk idi kanatan.
Mübalağa etmeden sevdiğim
Gönlün rüzgârı
Payidar kalacağını
Bildiğim kadar hüzün ve hüsran
Atıl imiş meğer çocuk yüreğim
Bir batında açmayı ben dilemedim:
Hem güneş hem ay:
Renklerin ışıdığı gönül kubbem
Sözcüklerin ecel teri döktüğü
Ve işte imgelerden örülü
Bir deniz ya da bir dehliz
Kıyametin de öncesi
Ne zamanki kalem ve şiir terk etse
beni…
Terki diyar çocukluğum
Tebessümlerin ehli içimde saklı
umudum
Tahakkuk eden bir vergi gibi
Kalemin solgun çehresi
Ve işte gözümü bürüyen şiirin
tesellisi
Bir tecelli mahiyetinde
Yazmaya durduğum aslında yaşamın
Hem şifresi
Hem reçetesi
Bazen tanımsız
Bazen sır küpü
Hayra alamet iken göğün gözünü
Kırptığı
Yağan yağmur öncesi
Bulutların kıyama durduğu
Töhmet altında kalmadan yaşamak ve de
Ödediğim bedellerin faizi
Ön sözü olmayan şiirlerin ederi
Susuz bir yaz
Ah, keşke sızmasaydı yalnızlığım
Keşke el pençe divan durmasaydım
Hüzne delalet bir mısra iken yüreğime
doğan
Ve mucizelerin fısıltısı
Kaçkın aklım kaçkın imgeler
Alabildiğine şaşkın yaşadığım ömür
Son durak son hece son şiir
Ve ruhumu kanatan o vaveyla
G/örgüsüz hüzün taneleri
Serpiştirdiğim yere göğe ve umuda
Sadece huzur
Sadece umut
Sadece şerh düşülesi hayat
Propagandasını yaptığım içi şiir dolu
o taslak
Temas etmeden sevdiğim
Elbet gelecektir de hikâyenin gerisi
Yeter ki vakit tanısın endamlı kâinat
Bir nur bir nar bir de oluru
Sınandığıma delalet
Yağan sağanak
Hazan ve şiir ise sığınağım
Kem gözlerden alabildiğine uzak:
Rabbim sakın bırakma elimi…