
Ecdadımız aşkım demezmiş, “Saadet-i Seniyyem” derlermiş. Anlamı ise “çok mühim, kıymetli” olan…
.
.
.
Ey Misk-i Amber kokulu âhû,
Cennetten saf gül bahçesi tenin,
Kamer'in şavkı parlar ipek saçlarında.
Dolaşırım dikenli yollarda deli divane,
Her yerde senin siman yansıyan nur.
Ey Saadet-i Seniyyem,
Senin kokundur ılık esen rüzgar.
Ey Misk-i Amber kokulu dilber âhû,
Eriyorum mum gibi âhûnigah gözlerinde.
Güzelliğin taht kurdu gönlümde,
Ahlâk-ı zemîme yoktur ruhunda.
Şark’ın yanan meşalesi gözlerin,
Tunç bir tan misali mahperi siman,
Dudakların şerbetten tatlı alev.
Sesin yüreğimde senfonik aks-i sedâ,
Sensizlikte derin ahzân çöker bağrıma.
Güzelliğin taht kurdu şu deli gönlümde.
Her yerde gözlerin şavk olur karanlığa,
Nadide güzelliğin çöllerime bir vaha.
Mahperi masumiyetin aydınlatır yollarımı,
Yılın on iki ayı ve her mevsiminde,...