Sakar düşlerin tekerinde saklısın,
sevgili mavi ve bir ritim bozukluğu iken aşk kirli beyazında gözlerinin bazense
akında hislerinin akmayan kanında saklı bir pıhtı gibi içinde kuytularda
gizlenen…
Hangi renktir başat olan?
Hangi duygundur seni sana duyuran?
Uğurlu sayın hep mi on üç ve dibini
gördüğün efkârın tütsüsü müdür yanan ve tüten bacasından yaşlı vapurun?
Hüznünle çıktığın keşif.
Hazana yorduğun yazın göbek taşında
mı saklıdır yalnızlık ve ulvi bir hayal iken ereceksen hidayete madem az izin ver
de solundan geçsin o kuş sürüsü.
İşinin ehli bir sevapsın sen
artılardan inşa ettiğin cennetinde eksi hanesinde insanlığın saklı cehalet ile…
Esaret midir yoksa aşk ve cesaret
bulup da söyleyemediğin…
Sen ki; renklerin en asili, sefil
mavi.
Sen ki kırık tekerinde dünyanın
rüyaların ve sevdanın müdavimi.
Sen ki varlığınla şerh düştüğün…
Sen ki yokluğunla huzur bulduğun…
Neyin derdinde ise insanlık zuhur
eden hep mi ihanet ve köküne sadık bir adaletten dem vurup da kaçanların
ardından hep mi yas tutarsın?
Muradın neyse saklı O’nun katında.
Sana sunulan methiyeler ne ki atılan
iftiraların da cabası olduğu şu sefil düzende kaymadığın zemin mi kaldı ve
umudu iken sonsuzluğun ve uğuru iken sayıların aslında cafcaflı bir coşkuyla
medet umduğun kim mi kaldı?
Lanetse geceyi deviren.
Rakımları ölüm olan şu şatafatlı
düzen.
İkbalinse yarın ve umut…
İdam sehpasında saklı son sanık.
İhbar edeceğin sadece içindeki mazlum
çocuk mu yoksa?
Manen huzurlusun ve maddi getirileri
değil coşkusudur sevginin ve hayatın sen ki kat çıktığın gök kubbede bir
sarıklı hüzün gibi türbesi ölümün tutkusu aşkın ve yalnızlığın ve turuncu
halesinde güneşin ve evet, işte sensin aşkın dokunulmazlığında serilen yere
göğe.
Renksin.
Aşksın.
Yalansın belki de.
Umudun ıskonto yaptığı o düş aralığından
sızan yaşsın.
Yasın müdavimi olsan ne ki?
Yaş aldığın bedeninde hala saklı
tuttuğun o çocuğu mademki sahiplendi Rabbin varsın tutmasın elinden kimse sen
ki yatır mahiyetinde gezindiğin yer kubbede saklı bir seyyah yürekten de
fazlasısın bir o kadar fazlasın sen bu dünyaya ve farz bildiğin neyse bil ki
doğru yoldasın seni taşıyan Mevla’sına.
Bir kürekse içinde saklı bir avuç
toprak.
Bir tünekse aşkın fasılasında
kıpırdanan bulut bulut umudu hala taşıyabiliyorsan kalbinde açık ara farkla
yakınsın Rabbine ve O da şah damarından da yakınında saklı bir ömür o yüzden
korkutmasın kimse gözünü hele ki göz bebeğin bildiklerin nihayetinde kör
ettiler gözlerini ya…
Şükür ki haiz oldun kalp gözüne ve
yüzüne tokat gibi çarpan gerçeklerden nasıl da korkmadın sanmasın da kimse pes
ettiğini hele ki pas vermediğin gölgelerle muhatap olmadığın kadar yakınsın
kendine.
Muhafaza ettiğindir deryalar
büyüklüğündeki tek zerren ve severek büyüdüğün kadar büyüttüğün gizem elbet
kıtlıktan çıkar mı yaşayanlardan da haz etmedin madem varsın mateminle arşınla
yolunu hele ki hüzünlü kalbini en çok seven hatta tek sevenken Mevla’n varsın
aksın yaşların manevi rüzgârında renklerin ve maviden gözlerinde ufkun ve
mazinin da takozunda yerlisi olduğunu unutma hüznün akabinde kapını çalan mutluluğun.
Anlatma da kimselere.
Anlaşılır olmak adına da çırpınma.
Sen ki yakut gözlerinde gecenin sen
ki sakit olan yüreğinde sabitlenmiş huzurun ve vicdanınla çoktan aştın
engelleri ve erişemediğin dağlar zaten sana ait değil ne de olsa Kaf dağında
gezinenleri görmez Rabbin.
Araf’tasın zaman zaman.
Dünyalık mal mülk ne ki hem? Sen
zenginsin babadan, atadan.
Bir revnak güneştir seni ısıtan.
Revaçta olansa içtenliktir mademki
büyütme gözünde çok sevdiğini söyleyenleri varsın sessizce sev ve yaşat
içindeki coşkuyu ve meleklerin bil ki göz hapsinde hele ki kalp gözünde ışıyan
umudun feri saklı iken cümlelerinde dahi güneş doğmuyor ki gecenin kör
karanlığında yoksa nasıl görürdün önünü?
Bir bak, etrafına bak, bakalım sana
benzeyen birileri var mı?
Bir de dik gözünü gök kubbeye ve
hisset rahmeti ve hidayeti ve işte çektiğin sıkıntılarla pişerken bil de
Rabbinin gözündeki değeri.
Sen ki yalansız neşrettiğin dünyada.
Sen ki öğrencilik cübbesiyle tavaf
ettiğin yer gökte.
Sen ki; aşkın ibaresi iken özlem ve
hasret.
Sen ki; çaresizliğine çare olan
Rabbinle.
İçini de ferah tut, sevgili mavi
çünkü hiç olmadığı kadar doğru yerdesin ve gözün nasıl ki ufuk hizasında vakıf
o sonsuzluğa…
Meylettiğin hiçbir şey.
Öykündüğünse sadece içinde saklı
tuttuğun masumiyet…
Derdi veren dermanını da vermekte
madem senden mutlusu yok sen ki acılarını bile sevip hatalarınla bulduğun
doğruları tüm yüreğinle sahiplenmişken tıpkı Rabbinin de buyurduğu üzere ve sen
ki; hükümranlığında Rabbinin hep de korunduğun üzere tüm canlıların şerrinden ve
lanetinden.
Ve işte sabrınla aştığın ve aşacağın
yollardır seni huzura götüren ve emsalsiz bir sevgiyi şükürler olsun ki
bahşetti Rabbin sana ve işte koruduğun kadar içindeki iyi niyeti korunacaksın
da ilelebet.