Bir düş takvimi adeta: semiren göğün
öğün atlamış yelloz yıldızları.
Ve aşk ve aşk:
Hamt ettiren.
Sözcüklerin asla yüksünmediği
Kodaman kuşların saltanatı
Sonlanmayan sonlanmayacak bir arayış
vebali ise boynuma
Sür git bir yarış:
Sahi, kimdir kim en çok seven beni?
Ve lades, hafız:
Söz sanatı kıymete filan da binmez
nazı
Öksesi rüyaların
Gerçek âlemlerin tek Tanrısı
Hikmette sual olmayan
Sulak yaşların inhisarı
Ve de o cenk asla sonlanmayan
Kaçıncı Cihan Harbi kaçıncı milat
Varsa yoksa yakaran bir mizaç
Önsezisi dinmez iken iklimin
sergüzeşt
Yalnızlığı kök söktüren.
Ne tozum ne de haşmetli
Alaşağı edilmiş kalbin söğüt dalı
Hezeyanlar heyecanı tetikleyen
Hüzün ise devasa bir sarkaç
Kuyunun her mili ve meali
Köpüren ruhun fermanı
Azat edilesi bir güruh
Gönlün surlarına asılı
Sevginin dilemması
İllet özlemin sabıkası
Kurunun yanında yaşın da yandığı…
Yaş almayan kalbim
G/örücü imgelerin
Yasa mahiyetinde örülesi söküklerin
Tezahüratı
Devriktir hem krallık
Bir de yok mu kraldan çok kralcı?
Don Kişot’un kalesi
Kale alınmasa bile varlığı
Ve işte dönen yel değirmeninin çarkı
Ne de coşkulu ve öfkelidir mizacı
Geçkin bir şarkı
Geçkin bir kadın
Sırdaşı olan aşkın rabıtası
Külliyen de yalan elbet karşılık
bulacaktır duası
Ölümle el sıkışan
Hüznün girift yapısından
Firar etti edecek iken yürek
Faili meçhul bir şiir daha sunarken
melek
Korumacı değil iken de artık hayat…
Koyu gözlerine diktiğim ağaçlar
misali
Meali kayıp bir düş misal
Bir masal babında iken şiirle yaşamak
Yakarası yanası bir ağaca asılı nice dilek
Ön sözü yok artık şiirlerin
Son söze de sıra gelmezken
Sıdkı sıyrılmış bir rüzgâr
Ensemden öpen yıldızlar.
Endamı yerinde efkârı bir milat
Kavrulduğu kadar her imge
Sırasız bir ölüme kucak açan kuşlar
misali
Ve işte nihayetlendi
Şiir
Ve kıraç topraklarda baş veren umut
Saniyesinden sökün eden bir asır
binlerce şiir ve nesir
Öykündüğü ne ki şairin?
Ölümsüzlüğe inancı
Şiir ise
Şatafatlı yalnızlığının tek kanıtı…