
Bir Rüya Gibi
Çocukluğum bağ ve bahçelerin olduğu bir mahallede geçti. Her
anım o bahçelerde, akan derelerin şırıltısı sesini dinleyerek, içinden yüzerek,
o yemyeşil ağaçların gölgesinde dinlenerek geçti ve bir gün nasıl olduysa her
şey yok oldu. O günlerde, güneş parıldarken, bahçelerde çocuk sesleri
yankılanıyordu. Arkadaşlarımla birlikte, ağaçların arasında saklambaç oynuyor,
derelerin kenarında su içine girerek şakalaşıyor ve yüzüyorduk. Su, parmaklarımızın
arasında kayarken, gülüşmelerimiz havada uçuşuyordu. O anlar, hayatımın en
güzel anlarıydı. Ama bir sabah, uyandığımda her şeyin değiştiğini hissettim.
Bahçeler, birer birer boşalmış, ağaçlar kesilmiş, dereler kurumuştu sanki, ben
hepsinden uzaklaşmıştım. Gözlerim, çocukluğumun neşesini kaybetmişti. O
yemyeşil alanlar, şimdi gri bir hatıra olarak kalmıştı. Arkadaşlarım da
gitmişti herkes başka bir yere taşınmış, o güzel mahalle bir sessizliğe
bürünmüştü. O gün, o eski bahçeye gitmeye karar verdim. Yavaş adımlarla
yürüdüm, her adımda kalbimde bir yara açılıyordu. Ağaçların kesildiği yerlerde
sadece kütükler kalmıştı. Derelerin kurumuş yatağında, kurumuş otlar rüzgarla
dans ediyordu. O an, çocukluğumun kaybolduğunu hissettim.
Sanki zaman durmuştu. O güzel günlerin anıları, aklımda bir
film şeridi gibi geçiyordu. Su sesi, gülüşmeler, oyunlar... Hepsi bir hayal
gibi uzaklarda kalmıştı. Gözlerimdeki yaşlar, içimdeki boşluğu daha da
derinleştiriyordu. Ama o an, bir şey fark ettim. Çocukluğumun anıları, içimde
yaşamaya devam ediyordu. Belki bahçeler yok olmuştu ama o anların sıcaklığı,
kalbimde bir yerlerde saklıydı. O gülüşmeler, o su sesleri, beni asla terk
etmemişti. Bir gün, belki yeniden o bahçeleri kurabilirim. Belki de o anıları
yaşatmanın bir yolunu bulabilirim. Doğa, kaybettiklerimizi her zaman geri
getirmez ama hatıralarımızda yaşatır. O yüzden, çocukluğumun izlerini takip
ederek, yeni bahçeler hayal ederek yaşamaya çalıştım. Belki de bir gün, o eski
yerlerde yeniden gülüşmeler yükselecek, dereler yeniden akacak. Hayallerimle,
kaybolan her şeyi yeniden bulacağım bu yaşımın ilerlemiş haliyle.
İşte ben uzun zaman öncesinde çocukluğumda akan berrak derenin
o sakin suyun, akışıyla o sesini yakından duymak istiyorum. O güzel ırmak var
ya, akıntısına kapılarak oraya doğru yürümek istiyorum. Doğayla iç içe yaşamak,
ağaçların arasında kaybolmak, kuşların cıvıltısını dinlemek... Ne güzel olurdu…
Hayal ediyorum, yeşillikler içinde yürürken ayaklarımın altındaki toprağı hissetmek
istiyorum. Su sesi, beni çağırıyor gibi. O ırmağa girmek, serin sularında
yüzmek, belki de biraz oturup düşünmek çok güzel olurdu benim için... Doğanın
kollarında kaybolmak, tüm dertleri unuttururdu tüm karmaşıklıkları, insanın
nefretini, kinini, bencilliğini…
Her şey çok güzel, çok huzurlu olurdu. Doğayla bir bütün
olmak, o anı yaşamak istemek. Güneşin ışıkları yaprakların arasından
süzülürken, rüzgârın hafif hafif esmesi, içimi ısıtması. Belki de bir gün, o
ırmağın kenarında bir piknik yaparım sevdiklerimle birlikte oturup sohbet ederim.
Küçük bir ateş yakarız, etrafımızda gülüşmeler, kahkahalar yükselir. Doğanın
sesleri arasında kayboluruz, yıldızların altında geceleriz. O an, hayatın ne
kadar güzel olduğunu hatırlatır bana. Bir gökyüzü düşün, mavi ve bulutsuz.
Kuşların özgürce uçtuğu, ağaçların dans ettiği bir yer. Orada olmak, sadece
doğanın tadını çıkarmak değil, aynı zamanda ruhumu dinlendirmek demek.
Zamanı insanın edepsizce kirleterek kirlettiği o anlardan
uzaklaşarak, sadece anın yaşandığı bir yer. Doğanın sunduğu güzellikleri
görmek, hissetmek ve bunları içimde taşımak istiyorum. Belki de o ırmak, beni
bambaşka yerlere götürür; yeni hayaller, yeni umutlar getirir. Doğayla iç içe
olmak, sadece bir kaçış değil, aynı zamanda kendimi bulmak demek. O ırmak, beni
bekliyor. Doğanın içinde kaybolmak, belki bana her zaman yeni şeyler öğretir.
Ağaçların kökleri, toprağın derinliklerine uzanırken, gökyüzünün maviliğiyle
birleşirken. Belki de o ırmağın kenarında otururken, bir an için dünya ile
bağımı koparıp, sadece doğanın sesine odaklanabilirim. Bazen bir çiçeğin
açışını izlemek, bazen de bir kuşun uçuşunu seyretmek, içimdeki huzuru artırır.
O anlarda, hayatın ne kadar karmaşık olduğunu unuturum. Sadece o anın tadını
çıkarırım. Bir sabah, güneşin doğuşunu izlemek için erkenden kalkarım.
Gözlerimi ovuştururken, yavaşça doğanın uyanışını hissederim. Kuşlar, sabahı
selamlamak için cıvıldarken, rüzgâr hafifçe esmeye başlar. O an, içimde bir
şeylerin değiştiğini hissederim.
Bir gün, o ırmakta kaybolduğumda, suyun akışında hayatın
döngüsünü göreceğim. Her damla, bir anıyı, bir hayali taşır. O an, geçmişimle
yüzleşip, geleceğime dair umutlarımı yeniden şekillendirebilirim. O ırmakta
yürürken, etrafımdaki her şey beni etkiler. Bir çiçeğin rengi, bir yaprağın
hareketi, hatta suyun sesi bile. Her bir detay, doğanın ne kadar zengin
olduğunu gösterir. Bu güzellikleri görmek, bana ilham verir. Hayatın
karmaşasında kaybolmuşken, doğanın sunduğu bu basit ama derin güzellikler,
ruhumu besler.Belki de o ırmağın kenarında, bir gün oturup yazacağım.
Duygularımı, hayallerimi, doğanın bana hissettirdiklerini kelimelere dökeceğim.
O an, doğanın bir parçası olduğumu hissedeceğim.
Ağaçların nasıl kök saldığını, rüzgârın nasıl esip gittiğini,
suyun nasıl akıp gittiğini izlerken, hayatta kalmanın sırlarını öğrenirim. Her
şeyin bir yeri ve zamanı vardır. Belki de bu, hayatta kendimi bulmam için
gereken derslerden biridir. Bir gün, o ırmakta otururken, bir balığın suyun
yüzeyinde zıpladığını görürüm. O an, hayatta bazen risk almanın ne kadar önemli
olduğunu hatırlatır bana. Balık, suyun derinliklerinden çıkarak, özgürce dans
eder. Bu, hayatta cesur olmanın ve fırsatları değerlendirebilmenin bir simgesi
gibi gelir.
Kış geldiğinde, doğa bambaşka bir yüzle karşımıza çıkar. O ırmak, bazen donmuş bir yüzeye bürünür. Kar, her şeyi kaplarken, sessizlik hâkim olur. O an, içimde bir huzur bulurum. Kışın getirdiği bu sakinlik, ruhumu dinlendirir. Beyaz örtüyle kaplı doğada yürümek, adımlarımın sesini daha da belirginleştirir. Her adımda, karın altında gizli kalmış hayatları düşünürüm. Belki de doğa, kışın soğukluğunda bile yeni bir yaşam için tohumlarını toprağın içinde saklar.
Mehmet Aluç