Sözcükleri inkâr etme hakkını
kullanıyordu bir de ikilettiği dünündeki taşkın m/eziyetlerini.
Sözcükler bulvarında ip atlıyordu
içindeki ergen sonra da baş göz ediyordu acılarını sözüm ona.
Cepleri söküktü bir kere bu yüzden
onu tanımlamak çok kolaydı ve bulmak da ne de olsa avuç avuç bozuk para koyardı
cebine ve çakıl taşı döker gibi ardından asfaltta adımladığı her
santimetrekarede saklıydı ceplerinden dökülen ruhu ve ah, bir de yürürken yüksek
sesle sayıp da atladığı kaldırım taşları yok mu.
Bir adı vardı ama önemsizdi bu,
insanlar için ne de olsa bir kez kabullenmişlerdi onu ‘’Sek sek Nuri’’ diye.
Eşrafı yiten bir semtti oturduğu
aslında kimse bilmezdi de nerede oturduğunu hatta bir evi olup olmadığını da.
Bir yakını vardı ya da yok: iyi de
nasıl sağlardı geçimini Nuri?
Bunun da izahı yoktu çünkü insanlar
idmanlıydı: hem merak etmeye hem de aldırış etmemeye.
‘’Gönülsüz Aşklar Bulvarı’’ elbet kim
varsa uzak yakın, hafta sonu oldu mu resmiyet kazanırdı ilişkiler ve kızlı
erkekli ne çok grup gelip gün bitene kadar ayrılmazları muhitten.
Tıpkı Nuri’nin hep yalnız takıldığı
gel gör ki ilk kez bir kızla baş başa görüldüğü.
Tuhaf gelmişti insanlara öncesinde.
Ne mi?
Elbet Nuri’nin yalnızlığı sonrasında
kabullenmişti herkes.
Sonra da herkes Nuri’yi koruyup
kollamıştı. Ne zamanki onu bir başına görse semtin esnafı ya bir sandalye
çekerlerdi altına ya da usulen selam verip cebine döktüğü bozukluktan çok
fazlasını koyarlardı ve Nuri asla itiraz etmezdi çünkü bonkör çocuktu elbet
eline tutuşturulan tüm parayı yine cebine koyacak akabinde bir bir de saçacaktı
parasını.
Yağmurlu ve soğuk bir gündü ve
sağanak bir ara şiddetini öylesine arttırmıştı ki ve bizim Sek Sek Nuri yine
günlük mesaisini ifa ediyordu ve seke seke yürüyordu kaldırım taşlarında bir de
ne görsün semt insanı? Peşi sıra gençten bir kadın ve Nuri’nin saçtığı paraları
topluyor ve yerleştiriyor iç cebine.
Herkeste bir merak hâsıl olmuştu ve
öncelikle garipsemişlerdi bu gençten kadını çok da kızmışlardı enikonu ne de
olsa çocuğunun paralarını rahatlıkla çantasına atmaktaydı.
Derken öne geçti kadın ve Nuri
düşmemek adına zor sağladı dengesini. Kadınla yüz yüze gelmişlerdi aslında Nuri
için bu, bir ilkti ne de olsa kadınlarla ömrü boyunca bir kez dahi değil
yakınlaşmak konuşmamıştı bile karşı cinsle. Fazlasıyla utangaç ve mahcup biri
için hiç de kolay değildi hani bir kadınla ansızın karşı karşıya gelmek.
Yağmur azıcık da olsa kesmişti hızını
ve semtin esnafı dükkânlarının vitrin camından seyrediyorlardı Nuri’yi ve
gizemli kadını. Derken kocaman bir çığlık attı kadın ve ardından çantasından
çıkardığı ip ile ip atlamaya başladı ve Nuri de yüksek sesle ona eşlik ediyordu
elbet sektiği kaldırım taşlarını saymaktan geri duramazken.
Merakla herkes onları izliyordu gerçi
başta garipsemişlerdi ip atlayan kadını ama Nuri’nin ona eşlik ettiğini
gördükten sonra pek bir hoşlarına gitmişti bu iki gencin yakınlaşması derken
Nuri kolunu uzattı ve kadın ip atlamayı bırakıp girdi koluna ve yol boyunca
ahenk içinde ilerlemeye başladılar sonra da gözden kayboldular.
Ertesi gün hep geçtiği saatte yoldan
yine bekliyordu esnaf Nuri’nin geçiş saatini lakin ne gelen vardı ne de giden
ve herkesi bir meraktır aldı bir de ne görsünler ki; elinde kocaman bir
tekerlek ve araba sesi çıkaran Nuri bu sefer taşlarda sekmeden geliyor ve
sürekli vın vın sesini çıkarıyor bir de ip bağlamıştı sözde direksiyonuna ve
arkasında o gizemli kadın ve başında çiçekten bir çelenk.
Sonra da Gönülsüz Aşklar Bulvarına
gidip sahildeki banka oturdular ve arabasını da bankın hemen yakınına park
etmişti Sek Sek Nuri ve kız arkadaşı da hemen yanı başına ilişti Nuri’nin.
Belli ki arası bayağı iyiydi genç çiftin iyi de bu kadın nereden çıkmıştı da
aklını başından almıştı Nuri’nin? Gel gör ki ne onların umurundaydı bu ne de
çevredekilerin sonuçta birbirlerine sevgi dolu gözlerle bakan bir çiftti onlar
üstelik birbirlerine değil sarılmak dokunmadan seven iki küçük çocuk gibi saf
ve masum bir halde yüzleri kızaran.
Artık vakti gelmişti belli ki: iyi de
bu iki genç insan özellikle kimseye benzemezken mümkün müydü bir arada olmaları
elbet onları bir arada tutacak bir sevginin temeli çoktan atılmıştı iyi de
onlar herkes gibi bir yuva kurup bir evin geçimini ve sorumluluğunu
üstlenebilecekler miydi bakalım?
İnsanlar bunu düşüne dursun onlar
artık iki sevgiliydi ama birbirine dokunmayan ama birbirine sarılmayan.
Artık Nuri yolda sekmeden ve kaldırım
taşlarını saymadan yürüyordu ve genç kadın yanı başında üstelik o da ip
atlamıyordu artık ne zamanki Nuri ile bir araya gelse ve esnaf karar verdi:
Bu genç çift bir an evvel yuva
kurmalıydı ama nasıl ve nerede?
Mahalleli karar aldı ve tüm imkânlarını
seferber edip mahalle bakkalının depo olarak kullandığı bodrum dairede karar
kıldılar gerçi Bakkal Ahmet Efendi buna zor ikna olmuştu ama yüklüce bir parayı
onlara sunduklarında kabul etmek zorunda kaldı bodrum katını onlara vermeye.
İşin zor kısmı mıydı aşılan yoksa
kolay kısmı mı? Hem bu genç çift azıcık farklı iken sair insandan sevgiyi madem
bu kadar sahiplenmişlerdi demek ki Yaratan da bunu öngörmüştü onlar için
üstelik Nuri kimsesiz olsa da koskoca semt onun ailesiydi bir şekilde ve
nihayetinde karşılarına alıp konuşmayı kararlaştırdı semtin ileri gelenleri.
Bakalım nasıl ikna olacaktı Nuri?
En uygun anı kollayıp Nuri’yi
oturttular bir sandalyeye ve kim var kim yok gözü kulağı bu konuşmada herkes
sabırla ve inançla bekliyorlardı Nuri’nin ne diyeceğini ta ki haftalardır
Nuri’nin kız arkadaşı yanlarına gelene kadar bir de göstermez mi elindeki kâğıdı…
‘’Hayırdır kızım, ne o elindeki?’’
Manav Remzi merakını yenememişti ve
gözü kâğıda takılırken Berber Şükrü kocaman bir çığlık attı tam da ilişmişken
gözü kadının karnına:
‘’Nuri baba olacak.’’
İyi de bu nasıl olmuştu böyle?
Üstelik bu iki genç birbirine dokunmaktan dahi çekinirken…
Nuri şaşkın bir ifade ile baktı tek
tek herkesin gözüne sonra da kız arkadaşına:
‘’Ben baba olamam henüz küçük bir
erkek çocuğuyum ben. Hem senin yüzünden artık eski alışkanlarımdan da ayrı
kaldım.’’
‘’Ne yani? Sevinmedin mi bir
çocuğunun olacağına?’’
‘’Bu imkânsız. Seni bir kez dahi
öpmedim bile. Git buradan. Beni kendi halimle bırak. İstemiyorum seni.’’
Herkesin tanıdığı daha doğrusu
tanıdığını sandığı Nuri bu olamazdı? Demek ki o da saman altından su
yürütmüştü. Sen hem kızla birlikte ol hem de inkâr et.
Artık her şey önemsizdi Nuri için ve
her şeyi herkesi geride bırakıp hayatında hiç yapmadığı bir şeyi yaptı.
Kaldırım taşlarına aldırmadan ve yüksek sesle saymadan deli gibi koşmaya
başladı bir yandan da avaz avaza bağırıyordu.
‘’Ben babası değilim ben babası
değilim.’’
Genç kadınsa kaldığı yerde kala
kalmış hüngür hüngür ağlıyordu.
‘’Ben günahkâr değilim ben günahkâr
değilim.’’
Manav Remzi bir anda kadının elindeki
kâğıdı aldı ve incelemeye başladı. Görünen o ki; kadın basbayağı hamile idi hem
de dört aylık iyi de Nuri’yi tanımasından bu yana sadece birkaç hafta geçmişti.
Bu işin içinde bir iş vardı ama…
***
‘’Sonra hiç geri gelmedi mi Nuri?’’
‘’Zaten bir yere gitmemişti ki.
Korkmuş ve kaçmıştı ani bir refleksle.’’
‘’Ya, o kadına ne oldu, anne?’’
‘’Mahalleli allem etti kellem etti
Nuri’yi razı ettiler sonuçta ortada bir çocuk vardı sahiplenilmesi gereken
üstelik kadının da hiçbir suçu yoktu. Sadece tecavüze uğramış ve istemediği bir
şekilde hamile kalmıştı.’’
‘’Yani evlendiler sonra nasıl
yaşadılar peki?’’
‘’Bebek erken doğdu ve çok çelimsizdi
ama anneyi yaşatamadı doktorlar.’’
‘’Yani Nuri ve bebek yalnız kaldı.’’
‘’Tam olarak değil çünkü Nuri’nin
arkasında onu seven kocaman bir mahalle vardı ailesi gibi ona sahip çıkan.
Kadın öldükten sonra Nuri artık ne yapması gerektiğinin bilincindeydi ve inanılmaz
bir şekilde akıl sağlığı yerine geldi. Sonra da bir işin ucundan tutup
çalışmaya başladı hem de ne çalışmak ve işte o ünlü marketler zincirini kurdu.
Ve adını da Sükût koydu.’’
‘’Sükût marketler zinciri… Yani
anneannemin ismi, öyle mi?’’
‘’Aynen öyle canım: rahmetli annemin
ismi.’’
‘’Sen hiç görmedin, değil mi anneni?’’
‘’Resmi bile yok elimde ama Nuri
Deden onu hep anlattı bana hala da anlatır ne kadar güzel bir kadın olduğunu.’’
‘’Anne, ip atlayabilir miyim?’’
‘’Bunun yasak olduğunu unutuyorsun
ama. Hayır, izin vermiyorum.’’
‘’Sek sek de oynamama izin
vermiyorsun ama. Neden anne?’’
‘’Biraz daha büyüdüğünde anlatacağım
her şeyi sana.’’