Belirsizliğin tahayyül ettiği bir
süreç belki de içinde saklı olduğum hele ki yitik öznenin masanın hangi
tarafında yer alması koşulu hakkında da net bir fikir sahibi olamadığım.
Görünmeyene haiz bir bellek sanırım
içimde idame olan ve söz sanatında hayli beylik tabirlerin neye sebebiyet verip
vermeyeceğini bilemediğim.
Rumuzu yok ki mesleğimin ne de bir
sayaç eşlik etmekte içimdeki ritim bozukluğa ve ben saçlarını savuran rüzgara
mesafeli olmalıyım danışanlarımın bazense danışmana ihtiyaç duyduğum hele ki
kat ettiğim tüm yola rağmen danışmanlığın kabul görmediği.
Bir içerik analizi yapacak olursam
nereden başlayacağını da bilip bilmemek ve işte temelde sorun teşkil eden tüm
deliller ve hala kanıt peşindeyim.
Hükmü verilen bir sunum ise kime ne
anlatmam gerekiyorsa geri durduğum ve bana anlatmaları gereken ne ise kapalı
kutunun paketini açıp içindeki bomba düzeneğini de bir an evvel imha etmek
adına sonuçta ne yaşadığını ancak insanın kendisi biliyor hele ki kendi
olmaktan kaçınanlara rest çekmem asla da söz konusu olamazken.
Bir parantez açmam gerekiyorsa hemen
işe koyulmalıyım ve yüzüme gözüme bulaştırmadan danışanımla ortak bir dil
geliştirmenin yollarını bulup nabza göre şerbet vermeliyim.
Nasıl da amiyane bir tabir oldu,
değil mi hele ki konumuz da öznemiz de insan iken ve herkes şahsına münhasır
bir o kadar gizemli iken bir de acıları ve sorunları tetikleyen o mekanizma
belki bir s/avunma sistemi üstelik ana başlığın alt dallara ayrıldığı.
Eşimle böyle bir düzenekte tanıştık
ve benim henüz bu mesleği icra etmeme olanak tanıyacak şartların gelişmediği ve
o buzlu zeminde yürürken kaya kaya uçmanın mümkün olduğuna bir şekilde ikna
olduğum.
Sahi neydi yaş aralığımız ya da
birbirimize mecbur muyduk? Oysaki aşk ekseni adında bir görevi yoktu içinde
bulunduğumuz şartların ve kimliği oturmuş bir üniversite hocasının temel işlevi
çoktan tayin edilmişken ben sadece basit bir sekreterdim ya da popüler
tabiriyle halkla ilişkilerde çalışan kısaca eğitim danışmanı diye de tabir
edebilirsiniz.
Üstelik üniversite eğitimini yarım
bırakmış ve körelmeye ant içmiş bir genç kız.
Çok da güzel olduğum söylenemez hani
yine de koyu siyah saçlarım ve iri gözlerimle etkileyebiliyordum insanları hele
ki konuya serbest dalış yapıp ağzım da iyi laf yaparken ne de olsa mesleğimin
gereği idi yaptıklarım elbette yapmam gerekenler ve günden güne biçimleniyordu
mesleğim ve doğru bir meslek açılımına gitmem gerekirse…
Annem ve babam İstanbul dışında
yaşıyordu: o sevimli Erdek kasabası ve ben bu sakin ve sessiz ortamda daha
fazla yapamayacağımı anlayıp üniversite sınavlarında ilk tercihim ile bir anda
İstanbul’a ışınlandım bu arada ismim Işın ve sancılı bir dönemin ilk
adımlarıydı koşa koşa kendimi İstanbul’da bulduğum ve uzak akrabalarımızın
birinin evinde kalmayı şart koşmuştu babam ve buna uymak mecburiyetindeydim.
Daha ne ister ki insan?
Gözümde değildi fazlası yeter ki o
sahil beldesinden kurtulup kendimi yedi tepenin koynunda bulayım. Yok, yok,
sandığınız gibi değil hele ki bu güne kadar hiç de sevgilim olmamışken ve de
ailem bana güvenirken içine gireceğim tek yatak büyük halamın küçük evinde ve
salonda bulunan çek-yattı. Görünen oydu ki; bayağı çekip de yatacaktım eve
gittiğimde ne de olsa hem okuyor hem de çalışıyordum ve gözüm sadece iyi bir
mesleğe sahip olmaktaydı.
Psikolojik danışmanlık konusunda
fazla bilgi sahibi değildim ama bildiğim bir şey vardı ki; insan ilişkilerinde
öz verili olmayı annemden ve ekmeğini taştan çıkarmayı babamdan öğrenmiştim ve
gerisini de ben getirecektim hele ki kariyer sahibi bir erkekle de hayatımı
birleştirdim mi.
İstanbul’a gelmemin üzerinden aylar
geçmişti ki babam rahatsızlanmıştı ve annemin benden bir şey sakladığı o kadar
aşikârdı ki ama ben onları yüklenmek niyetinde değildim üstelik az da olsa bir
gelirim vardı ve başımı sokabileceğim bir evim-çek-yatın gölgesinde
uzandığım-üstelik büyük halamın bir ayağı çukurdaydı.
Ne yani? Bir kasaba kızının hayalleri
olamaz mı üstelik İstanbullu kızlardan ne farkım vardı?
Elim ayağım düzgündü hem bir de okulu
bitirip mesleğimi de elime aldım mı.
Gerçi tanınmış bir psikolojik
danışman olmak adına hayli yolum vardı elbet uzmanlığımı da aldım mı üstüne de
akademik kariyer yaptım mı tüm sorunlarım çözülecekti elbet amacım buysa.
Amacım neyse araç olarak kullanmam
gereken neydi peki?
Sözcüklerle aram git gide ısınıyordu ve
kalıp tüm cümleler bir bir kayıtlıydı zihnimde: ah, bir de ilk bakışta aşka
inanmam asla söz konusu değilken.
Büyük konuşmuştum ve o genç adamla
tanışmamın üzerinden kısa bir süre geçmişti ki:
‘’Benimle beraber çalışacak bir
asistana ihtiyacım var aynı zamanda evi koordine edecek ve çekip çevirecek.’’
Neydi peki, iş tanımı?
‘’Hangisini tercih ederseniz artık?’’
Ne yani bir tercih hakkı mı
sunuluyordu bana?
O, bir yandan sunumu yapıyor bir
yandan da elindeki dosyayı gözden geçiriyordu:
‘’Aynı anda pek çok konuya
odaklanmak, Işın Hanım. Ha, bir de kritik olan danışanlarımla günün yirmi dört
saati iletişimde olmak.’’
Ne yani, fabrikada seri üretim yapan
bir işçi mi arıyordu yoksa gelecek vaat eden mesleğe asiste edecek akıllı ve
düzgün bir insan profili mi?
‘’Bana hiç yardımcı olmuyorsunuz ve
lütfen aklınızdan geçenleri alt yazı olarak yansıtın ekrana.’’
Yakışıklı bir adam değildi lakin
enerji ve zekâsıyla etkilemişti beni. Elbet bunları alt yazı geçecek halim
yoktu ve ilk sorumu sordum?
‘’Evdeki güvenlik sistemi?’’
‘’Pardon anlamadım.’’
‘’Yani, diyorum ki, hocam: mademki
sizinle aynı evde kalacağız…’’
Ateş topuna dönüşen gözleri ve
dilinden fırlayan ok gibi sözcükler:
‘’Kapı orada küçük hanım. Kendime
sevgili değil bir asistan arıyorum.’’
Ne demiştim ki ben?
‘’Hayır, beni yanlış anladınız. Ben
size nasıl güveneceğim sonuçta aynı evi paylaşacağız.’’
Bu sorum adamı daha da
sinirlendirmişti.
‘’Çıkın dışarı. Gözüm görmesin sizi.
Sadece bir iş teklifinde bulundum üstelik kendinize yatırım yapıp kazançlı
çıkacağınız. Benim mesleki birikimim ve size sunacağım nice alternatif üstelik
danışan bilgilerim şu bu. Ama bu yaklaşımınız hiç de profesyonelce değil Işık
Hanım.’’
‘’Işık değil, Işın. Siz daha adımı
doğru dürüst aklınızda tutamıyorsunuz bir de gelmiş bana danışmanlık hizmeti
verdiğinizi söylüyorsunuz. Ben de meraklısı değildim hani getirdiğiniz
teklifin.’’
Onu ilk ve son görüşüm olduğunu
düşünüyordum ve büyük ihtimalle o da beni tekrar görmek istemeyecekti ama…
Demek oluyor ki; çek-yatımla ve
gerçekleşmesi mümkün olmayan hayallerimle geçirecektim yine kalan zamanımı bu
anlamda benim açımdan çok da büyük bir hayal kırıklığı olmadı zaten bir işveren
olarak ücret konusunu açmamıştı bile.
Bu belli ki hırsımı kamçılamıştı
üstelik ne eksiğim vardı bu adamdan ve kendime söz verdim. Yarıda bıraktığım
üniversite eğitimime geri dönecek ve piyasanın tozunu attıracaktım gerçi
psikolojik sorunları olan insanlar nerede mevcuttu ve gerçek manada böyle bir
çan eğrisi var mıydı? Fark etmezdi benim için ve gecemi gündüze katıp kaybettiğim
zamanı da telafi ettim mi…
Annemle sık konuşamıyorduk ve babamın
rahatsızlığı günden güne kötüye gidiyordu ama aklımdan bile geçmiyordu kasabaya
geri dönmek üstelik kalan zamanlarımda çocuk bakıcılığı yapıyordum ne de olsa
yarım gün çalıştığım işimde aldığım para ancak yemek parama yetiyordu. Gerçi
kira ödemiyordum ama faturalara da katkıda bulunduğum için elimde tek kuruş
dahi kalmıyordu.
Okulun bitmesine aylar kala kötü
haberi aldım ve annem artık yapılabilecek hiçbir şeyin olmadığını söylemişti bana
telefonda hüngür hüngür ağlarken.
Kesif bir sessizlik vardı havada izah
etmemin mümkün olmadığı ve sabahında aldığım habere şaşırmadım bile. Hatta
gözümden tek damla yaş dahi gelmemişti ve biliyordum ki; artık özgürdüm en
azından kasabaya geri dönmek için geçerli hiçbir sebebim yoktu ne de olsa annem
de İstanbul’a yanıma gelmeye karar vermişti.
Hasta olma lüksüm asla yoktu ve
uykusuzluğa karşı bayağı dirençliydim nihayetinde 48 saat uyumadan ayakta
kalmayı başarmıştım ve bu 48 saatin son iki saatini koltukta uyuklayarak
geçirmek yetiyordu bana derken bu süre üç güne çıktı demem o ki 72 saate
çıkmıştı bir günlük uyku gereksinimi yine üç dört saatle sınırlı tuttuğum ve
günden güne zayıflıyordum üstelik kafein zehirlenmesine dahi gidecek inanılmaz
kahve tüketiyordum ve bol miktarda çay arada direncimi arttırmak için limon
suyu içmeyi de alışkanlık haline getirdim mi…
Az bir vakit kalmıştı finallerin
başlamasına ve önümde sadece on günlük bir süre vardı bu anlamda gözüm açık
hayal görmeye alışmıştım bazen babamla sohbet ediyordum gün içerisinde:
‘’Göreceksin başaracağım, baba ve
İstanbul’un en tanınmış psikolojik danışmanı olacağım ve de çok zengin olacağım
ve…’’
Gözlerimi kararmıştı bir anda derken
uzun bir yolculuğa çıktım ve de karanlık.
Sahi, kaç saate denk düşmüştü
kendimden uzaklaşırken kaç gün mü geçmişti yoksa belki de haftalar, aylar…
Revirde yapılan ilk müdahale derken
hastaneye sevk edilişim ve gözlerimi açtığımda yanı başımda o adam:
‘’Sizi tebrik ederim, Işık şey Işın
Hanım. Uyumama rekoru sizdedir büyük ihtimalle bu arada böbrekleriniz de bayağı
hırpalanmış ve bir türlü normale dönmeyen tansiyon problemi ve…’’
‘’Dahası da mı var?’’
‘’Size danışmanlık görevi teklif
etmiştim ama görünen o ki; an itibari ile danışan koltuğunda oturuyorsunuz.’’
‘’Ne kadar zamandır baygın yatıyorum
üstelik bunca tıbbi veri? İyi de siz…’’
‘’Lafınızı acıyla kesiyorum ben de
hastane bünyesinde çalışıyorum üstelik kadrolu olarak gerçi siz bünyenize
verdiğiniz zarardan dolayı hiçbir şeyin farkında değil iken. Hım, zaman mı?
Neresinden baksanız on gündür uyutuluyorsunuz. Umarım uykunuzu almışsınızdır.
Gerçi finaller bitti ama…’’
Ne yani? Bu adam hep bana kötü haber
mi verecekti ve de beni sürekli hor görüp…
‘’Aklınızdan geçenleri bir de alt
yazı verseydiniz ya.’’
Zor da olsa gülmeyi başarmıştım ve
vücudumdaki ağrının şiddetlendiğini hissettim.
‘’Hala teklifiniz geçerli mi hocam?’’
‘’Hele siz bir sağlığınıza kavuşun
sonra da diplomanıza ve…’’
‘’Gerisi de var mı peki, hocam?’’
‘’Yeter ki isteyin ve de öncelikle
iyi olun. Yarınki seansımıza kadar da sıkı bir uyku çekin ve lütfen bol bol
karbonhidrat ve şeker tüketin ki kan değerleriniz yerlerde kıvranıyor.’’
‘’Bunu nasıl başarıyorsunuz?’’
‘’Neyi nasıl mı başarıyorum?’’
‘’Hem kinaye yapıp hem de
gülümsetebilmeyi?’’
‘’Zamanla öğreneceksiniz küçük hanım.
Sadece zamana bırakın bir de kendinizi rahat bırakın gerisi zaten gelecektir.’’