Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 2/28/2025
Okunma Sayısı : 439
Yorum Sayısı : 21
Kamil  Mehmet  Fikret  Ünalan  İle  Sami  Biberoğulları’nın Ortak  Hikayesi

KAMİL  MEHMET  FİKRET  ÜNALAN  İLE  SAMİ  BİBEROĞULLARI’NIN ORTAK  HİKAYESİ


Yazının  başlığını okuyunca  eminim  hepiniz  şaşırdınız ve  önce  ‘’  Kamil  Mehmet  Fikret mi? Mehmet  Fikret  Üstadın bir  de Kamil  diye mi  ismi  varmış?’’  Dediniz.  Bu  soruya  hemen  cevap  vereyim: Evet,  Mehmet Fikret  üstadın  bir  ismi  de  Kamil’dir  her  ne  kadar  bu  ismi resmi olarak  kullanmasa  da

Tabii  sizler  bu  arada Mehmet  Fikret  Üstad  ile  Sami  Hoca’nın  nasıl  bir  ortak  hikayesi olabilir  ki?  ‘’  Diye  de  düşünüyorsunuzdur. Dahası  bu  makale  neden  tarihi bir  makale?  Hepsini anlatacağım.

Efendim,  Mehmet  Fikret Üstadın  bir  adı  da Kamil  olduğu  gibi  benim  babamın  adı  da  Kamil’dir.

Yok  yok,  ortak  hikayemiz  bu  değil.  Mehmet  Fikret  Üstadın  bir  adının  da  Kamil  olması  ile  benim  babamın  adının  Kamil  olması  ilginç  bir  rastlantı  sadece.

Evet, Sami  Biberoğulları  ve  Mehmet Fikret  Ünalan’ın  ortak hikayesine  geçelim  şimdi. 

Biliyorsunuz  bugün  28  Şubat

Yok  yok  merak  etmeyin  ‘’28  Şubat Süreci’’  diye  başlayan  o meşhur  siyasi  konuya  girmeyeceğim.

Takvim yaprakları  28 Şubat  1942’yi gösterdiğinde  İstanbul- Vezneciler’de  bulunan  Zeynep  Hanım  Konağı  cayır  cayır   yandı  maalesef.

‘’  Eeee  n’oolmuş.  İstanbul’da sık  sık  yangın  olur  ve  nice ahşap konaklar  yanardı. Bu  konağın  ayrıcalığı nedir?’’  Diye mi sordunuz? 

Efendim,  bu  konak Zeynep Hanımın  konağıydı ama  1942  Tarihi  itibariyle  Zeynep  Hanım’ın  Konağı  olarak  değil İstanbul  Üniversitesi  Fen-Edebiyat  Fakültesi  olarak biliniyordu.

Evet, çok  hayırsever  bir  insan  olan Züleyha  Zeynep  Hanım’ın, bu   konağı 1903-1909  Yılları  arasında Dar’ül Hayr-ı Âlî  adıyla  yetimhane  olarak kullanılmış; 1909’da  Dar’ül Hayr-ı Âlî ‘nin  lağvedilmesiyle  Dar’ül  Fünûn-u  Osmani  adını  almış  ve  üniversite  olarak kullanılmış, 1  Ağustos  1933’ten  itibaren  de  İstanbul  Üniversitesi Edebiyat  Fakültesi olarak kullanılmıştır.


Eee bu  hikayenin  Sami ile  ilgisi  ne,  Fikret’le  ilgisi  ne?

Hikayenin  buraya  kadar olan  kısmının  Mehmet  Fikret  üstadla  değil  Sami Biberoğulları’yla  ilgisi  var  zira Sami  Biberoğulları, işte  bu  Zeynep  Hanımın  konağından  yani  bugünkü  İstanbul  Üniversitesi  Edebiyat  Fakültesinin  Tarih  Bölümünden  mezun  olmuştur  1978  Yılında.

Peki koskoca  bir  konağı  yetimler  evi  olarak  bağışlayacak kadar  hem kesesi zengin  hem  de  gönlü zengin  olan  Zeynep  Hanım kimdir?

Zeynep  Hanım,  meşhur  Kavalalı  Mehmet  Ali Paşa’nın kızıdır.  Ama  sadece bu  kadar  değil.  Aynı  zamanda  Osmanlı  Devleti’nde  baş  nazırlık ( sadrazam) yapmış  olan  Yusuf  Kamil Paşa’nın  da zevcesi ( eşi) dir.

Malatya- Arapgirli  gariban bir  çiftçinin  oğlu  olan  Yusuf  Kamil, babasının  ölümü  üzerine  İstanbul’a  amcası  Osman  Paşa’nın  yanına  geldi  ve  onun  himayesinde  okuyup Divan  Kalemi memurlarından  biri oldu. Daha  sonra  azmi,  çalışkanlığı  ve  dürüstlüğü  ödüllendirilerek  Mısır  Hidivi Kavalalı Mehmet  Ali  Paşa’nın  Sarayına, Kahire’ye  gönderildi.

Kahire’de,  Mehmet  Ali Paşa’nın  kızı  Züleyha  Zeynep  ile  tanıştı  ve  işi  gücü  fakir  insanlara  yardım  etmek  olan  bu  hayırsever  kıza  aşık oldu.  Züleyha  Zeynep  Sultan  da Yusuf  Kamil  Paşa’ya  aşık  olmuştu  lakin  her  ikisi  de  birbirlerine  açılamıyorlardı bir  türlü.  Ancak Kavalalı  Mehmet Ali Paşa  durumun  farkındaydı.

Kavalalı  Mehmet  Ali Paşa,  bir  gün  Yusuf  Kamil  Paşa’yı  huzuruna  çağırdı  ve ‘’ Seni  Kızım Züleyha  Zeynep’le  evlendirmek  istiyorum.  Ne  dersin’’  Diye  pattadanak  sorunca Yusuf  Kamil Paşa  az  daha  sekte-i kalpten  terk-i  alem eyleyeyazdı.  Az  kendine  gelince  de  ‘’ Allah  derim  Paşam!  Böyle  bir  teklife  başka  ne  denir  ki?’’  Dedi.

Demesine  dedi,  iki aşık  evlenmesine  evlendi  ama bu  evliliğe  Kavalalı  Mehmet  Ali  Paşa’nın  oğlu  İbrahim  haricinde  saraydan  hiç  kimse sıcak  bakmadı.  Yusuf  Kamil  Paşa gibi  bir  çiftçinin  oğluna  nasıl  kız  vermişti Mehmet  Ali Paşa?

Evet,  Saray, Yusuf  Kamil Paşa  ve  Züleyha  Zeynep’i  taciz  etmeye  başladı.

Önce  Kavalalı Mehmet  Ali,  ardından  İbrahim  Paşanın  ölümü  üzerine  Mısır  tahtına  oturan  Abbas  Paşa  bu  aşıklara hayatı  zindan  ettiği  yetmiyormuş gibi  ‘’ Zeynep  Sultan’ı  boşa,  aksi  halde  seni zindana  atarım’’ dedi  ve  Kamil Paşa,  bu  teklifi  kabul  etmeyince  onu  zindana  attı.

Zeynep  Sultan,  zindandaki Kamil  Paşa’ya  bir  çift terlik gönderdi.  Terliklerin  altına. ‘’  Sen  zindanda  yaşayamaz  ölürsün.  Sen  ölürsen  ben  de  ölürüm.  Beni  boşa,  zindandan  kurtul,  merak etme ben seni  ömrümün  sonuna  kadar  bekleyeceğim ‘’  Diye  yazmıştı.

Kamil Paşa,  çaresiz  Zeynep  Sultan’ı  boşadı  ve İstanbul’a  döndü.

İstanbul’a  döndüğünde  başından  geçenleri  Padişah  Abdülmecit’e  anlattı.  Abdülmecit  ‘’  Vay  namussuz  Abbas  vay’’  Dedikten  sonra  Mısır  Hidivi Abbas’a  bir  mektup yazıp  ‘’  Züleyha  Zeynep  Sultan’ı  İstanbul’a  gönder, beni  oralara  getirtme’’ Dedi.

Hidiv  Abbas,  Kavalalı Mehmet Ali  ya  da  oğlu  İbrahim  gibi  dişli biri  olsa  ‘’  Gelirsen  gel,  geleceğin  varsa göreceğin  de  var. ‘’ Derdi ama  öyle biri değildi.  Tırstı  resmen  ve  Züleyha  Zeynep  Sultan’ı  İstanbul’a  gönderdi. 

Söylemeye  hacet  yok, Yusuf  Kamil  Paşa  ile  Züleyha  Zeynep  Hanım  tekrar  nikahlandılar  ve sorunsuz  bir  hayat  yaşadılar.

Yahu  az  sabredin… Şimdi ‘’Mehmet  Fikret  üstadın  bu  hikaye  ile  ilgisi  ne?  konusuna  da  geleceğim.’’

Evet, Kamil  Paşa  ve  Zeynep  Hanım  sorunsuz  bir  hayat  yaşıyorlardı  ama  mutlu  değillerdi  zira  böylesine  büyük bir  aşkın  meyvesi  olmuyordu  bir türlü.  Yani  çocukları olmuyordu. O  sebeple  her  ikisi  de öncelikle  yetim çocukları  kendilerine  evlat  edindiler  adeta.  Yukarıda  da  yazdığım  gibi  İstanbul-  Veznecilerdeki  köşklerini yetim  çocuklar için  yuva  olarak bağışladılar.  Ancak bununla  da  kalmadılar.

Zeynep Sultan  ve  Kamil  Paşa,  Üsküdar  Nuhkuyusu  civarında  oldukça  geniş  bir  arsayı  satın  aldılar  ve  buraya  yüz  yataklı  bir  hastane,  bir mescit  ve kendileri  için  bir kabristan  yaptırdılar.

1862 Yılında  hizmete  başlayan  bu  hastane  zaman  içerisinde  daha  da büyültüldü,  modernleşti  ve  günümüzde  Zeynep  Kamil  Kadın ve  Çocuk Hastalıkları  Eğitim  ve  Araştırma  Hastanesi  olarak görev  yapmaktadır.

İşte  bu  hastanede

15 Mayıs  1957  Tarihinde 

Doktor,  bestekar, ses  sanatçısı  Alaeddin Yavaşça  tarafından  bir  bebeğin  dünyaya  gelmesi  sağlandı.

Dr.  Alaeddin  Yavaşça’nın  ellerinde  viyak  viyak  ortalığı  birbirine  katan  bu  veledin  ileride ya  ses  sanatçısı  ya  da iyi  bir  şair olacağı   ta  o  günden  belliydi.

Bilindiği gibi  doğum  hastanelerinde  doğan  çocukların  ayaklarına  bir bant  yapıştırılır  ve  bantın  üzerine ‘’Bebek….filanca  ‘’  Yazar  ‘’  Mesela  Benim  Cihangir…  Doğduğunda  ayağına  ‘’  Bebek  Biberoğulları ‘’ Diye  bir  bant  yapıştırılmıştı.

Mehmet  Fikret  Üstadın  ayağına    ise  ‘’  Kamil  Ünalan ‘’  Yazıldı.

Neden?

Çünkü  o  hastanenin  kurucuları olan  Zeynep  Sultan  ve  Kamil  Paşa’nın  bir  vasiyeti  vardı:  ‘’  Bu  hastanede  doğan  her  kız  çocuğa  Zeynep, her  erkek  çocuğa  Kamil adı  verilsin.’’

Ancak  adı resmen  konuncaya  kadar  Kamil  Ünalan  olan  bebeğe (  Yahu  ben  onun  bir  zamanlar  bebek  olabileceğine  neden  ihtimal veremiyorum :D ) daha  sonra  Mehmet Fikret  adı  kondu  resmi  olarak.

Peki  ortak  hikayemiz ne?

Her  ikimizin  de  Zeynep  Sultan ve  Kamil  Paşa’nın  bağışları  olan  yapılarda  hayat  bulmamız.

Ben  yetimhaneden  üniversiteye  çevrilen  binasından  mezun  olarak hayata  atılırken Mehmet  Fikret  Üstad, hastane olarak  bağışladıkları  binada  hayata  gözlerini  açtı.

Kamil Paşa’ya da Zeynep  Sultan’a da  Allah  rahmet  eylesin. Kabirleri  pür  nur,  makamları cennet olsun.




( Kamil Mehmet Fikret Ünalan İle Sami Biberoğulları’nın Ortak Hikayesi başlıklı yazı Sami Biber tarafından 2/28/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu