Deneme / Hayata Dair Denemeler
Eklenme Tarihi : 12.04.2025ŞEKSİZ ŞÜPHESİZ
12 Nisan Cuma günü akşamı sokak lambalarının yanmasıyla güçlü bir kuzey rüzgârının (poyraz) eşliğinde incecikten yağmaya çalışan kar, ağaçları eğiyor, dalları sallıyor, çatıları süpürüyordu. Geç vakit poyrazın yavaşlamasıyla kendine gelen kar taneleri, lâpa lâpa çiçekli dallara, iğne yapraklı çamlara ve çatılara tutunmaya başladı.
**
Sabah, güneşli ve ayazlı masmavi bir gökyüzüne uyandık. Çatı ve dallardaki kara güneş vuruyor ama kar, güneşi kaale (ciddiye) almıyor ki hiç. Çatılardan bir damla su akmıyor. Bu ve benzeri durumları iyi gözlemleyen büyük usta Pir Sultan Abdal;
“Şu karşıki karlı dağı gördün mü?
Rüzgârını bulmuş eriyip gider. ”
Yani karı eritmede rüzgârın güneşten daha etkili olduğunu vurgulamış. Vurgulamış vurgulamasına ya ben olsam ilk dizeyi şöyle yazardım:
“Karşı dağlardaki karı gördün mü?”
Çünkü rüzgârın etkilediği yani erittiği yani cümlenin nesnesi DAĞ değil KAR dır.
Yine de eğer kar ve don, çiçeklere zarar vermedi ise tarım için çiftçilere yararlıdır. Özellikle güneşte eriyen kar, yavaş eridiğinden her damlası toprağa işler. Rüzgârla eriyen ise sel olup gittiği için toprağa pek yararı dokunmaz. Heyelan olup toprağı sürüklemesi de bir başka zararıdır.
Gerçi güneşle eriyen kar da zamanla yamaçlarda bir başka(Heyelan) toprak kaymasına neden olabilir ama yine de kendisi bilir. Nasıl istiyorsa öyle yapar yaratan. Biz kulları gökten ne yağdı da kabul etmedik? İster yandırır, ister dondurur ondan gelenin hepsi kabulümüz, hepsine şeksiz şüphesiz boynumuz kıldan incedir.
Ne verirse hayırlısını versin…
Yazarın
Önceki Yazısı