Öznel bir yalnızlık: sır küpü iklim
ve dehlizi ömrün, sür-git hezeyan bir de maviye çalan hezeyan ve işte düş
yakasındayım şehrin ve devasa bir tapınak, aşkın arka yollarında süt-liman
göğün busesine eşlik eden tanrısal bir hiciv aşkın da kerameti, günden kalan üç
beş kırıntı sapanı kırık öznemin özleme yatkın vakur sedası ve gün yüzlü bir
sayaç.
Sözcükler melun mahzun ve işte
deşifre etti renkler sessizliğini: örtüsü yeminlerin, kala kaldığım bir
mahzende uyutulmuşluğu surların, telaffuzu olmayan bir karanlık belli ki
pekiştireni gök temalı bir izlek, meftunu olduğum imgelerin de tahayyülü battı
batacak sarı benizli güneş.
Bir düşün yansımasıyım.
Tutuklu olduğuma delalet şiirler
Yalnızlığın boyu parmak ucumda asılı
Tevazu yüklü benliğimde
Reddettiğim bir yenilgi
Aslında kendime yenik düştüğüm bir
mevsim
Kopçası kopan hüzün
Taştı taşacak gözlerim
Lenduhası yüreğin
Beylik bir söylemden aşırdığım kadar
Avunduğum değil
Savurduğum gözyaşı ve sevgi
Sahi bu kadar mı müsrif olur insan?
Hem sevmekten ne çıkar?
Bilyelerimi kaybettim, anne
Çocuk olmak yetmiyormuş evrene
Çocuk kalmak ve tutarsızca sevmek
İnanmak evrene ve insanlara
Hele ki anne sevgisi bilmek her
yabancıda
Kırağı çalan ne çok acı
Açısı kayıp işte mevsimin ve şehrin
Bir dar koridor ki
Mütemadiyen gidip geldiğin
Ve o kör kurşun,
Seken.
Latif rüzgâr.
Esmeyi unutan binlerce yeis
Na’şımda saklı nakşı evrenin
Göğsümü gere gere sevmedim mi ben
hem?
Lal satırlar
Gözaltında.
Suresi huzura yatkın bir teamül
Göğün mavisi nasıl da yakın zemine.
Yedieminde unuttuğum neler neler
Kimselerin meali olmasın hani gidip
gelmeler
Hep aynıyım…
Hep de aynı kalmak mı?
Ne gam, ne gam, anne…
Ayıla bayıla hem sevmedim mi ben
seni?
Domdom kurşunu seken
Bir kuşun gagasında sivri diken
Ama acıtmaz da inan ki:
Hele ki severken usulca
Dokunmaya kıyamazken mabedine
sevginin
Yanmak ne kelime, anne:
Ben ateşin kendisiyim.