Bir hicabın da ötesindeydi gece belki
de havada asılı kalmış bir yerlerde unutulmuş bir neşenin gıyabında varlığa
dokunan o hiçlik duygusuyla iştigaldi şair ve sözcükler başladı ağıtlar yakmaya
ve sökün eden küçük kuş havadaki neşeyi gagaladı belli ki insanlığa son
hediyeydi kâinatın bir ışıltı sunduğu ve unutulmuşluğun köstekli saatinde nasıl
ki akreple yelkovan birbirine küsmüş.
Bir içimlikti illa ki gecenin İlahi
kırıntıları derken devasa bir kehanete kucak açan isli sözcükler ve sihrinden
gözleri dolmuş notalar aslında dolup taşandı evren tıpkı dolunayın dolgun
görünümünde bir kadını resmediyordu evren ve verilen hükümlerin uzamında
biliyordu ki evren; yalnızlık Allah’a mahsustu ve derken bir kuş daha peyda
oldu karanlığı delen gözlerinde akla zarardı hani nereden gelip nerelere uçtuğu
ve eşlik etti önceki kuşa ne de olsa aşkın seyyahı idi gökyüzü ve İlahi
dokunuşlarla vücut buldu aşk ve neşenin tükenmezliğine şerh düştü Yaratan en
çok da umudun dikişlerini aşkla diken evren yapmıştı yapacağını yine.
Bir yadsınmaz dokunuştu ki umut
Bir rehavetti ki unutulmuşluğun kırık
notaları
Gamlı notalar tutuştu
Gamsız evren topa tuttu efkârı
En çok da azlığın ruhuna katık oldu
umut
Refüze edilen her çağrıyı ise
sahiplendi Yaratan
Ve kuş bakışı sevdi insan
İnsansa yeryüzünde nakkaşlar gibi
işliyordu ruhu
Kabaran yüreğin
Kasvetli ormanların
Kanayan ırmakların
Aslında t/aşkın mizacında firar etti
gölgeler
Laneti buyurandı zebani
Aşkı sevecen bir dokunuşla
Tepeye taşıyan da melekler
Umudun kardığı her izlek
Her suskunluğa mahal veren tutku
Ve dibi gören kimse yeniden kalktı
depara
Koşuşan sözcükler
Nakaratı yüreklerde kazılı şarkılar
Bir aşkın nakkaşı idi madem kâinat
Dökümlü eteklerinde yalnızlığın
Vuku buldu ay ışığı
Ve gölgesi şairin
Düştü yere
Tehir edilen her duygu idi
Tetikleyen kalemi
Belki de şairin kendine ihaneti
Kaç fasıldı sahi sonbahar?
Kaç kırattı sevda masalları?
Feryat figan kaçışan bulutlarda asılı
Bir hezeyan ki
Ortadan ikiye bölünen göğün de frapan
giysisi
Ne de olsa her şimşek bir ayraçtı
Dünle yarın arasında bir kıraç belki
de
Nankör kuşların da esaretine eşlik
eden gökyüzü
Tokalaşan elleri ile hüznün
Türküler çığıran köylü kızın sesi
Tümden gelen bir coşkuydu madem ömür
Ömre biat neydi de dünde saklı bir
közü
Ateş bilen
Sevdalı semazenlerde dolu yeryüzü
En çok da haykıran bilinmez bir anda
Ket vuran neyse mutluluğa
Ve hikâyemiz burada bitiverdi.