
Ruhayra - IV
(Bir yokluğun dokusu)
Bazen, birini sevmek,
Onun hiç var olmamış ihtimalini sevmektir.
Ben seni böyle sevdim, Ruhayra:
Olmadığın yerlerde,
Söylenmemiş cümlelerde,
Başlamamış bir hikâyenin tam ortasında.
Sen bana kaybolmanın iki yüzünü gösterdin:
Biri, bir daha bulunamayacak kadar derin,
Diğeri, bulunmak istemeyecek kadar sessiz.
Ve ikisinde de senden bir iz taşıdım.
Ruhayra,
Sen hiç gitmedin,
Hep bir eksilmeyle kaldın.
Ve ben, yokluğunu bir varlık gibi taşıdım omuzlarımda.
Ne tam bir acıydı,
Ne tam bir umut;
Sadece senin adın kadar tarifsizdi.
Bir gece, yıldızlara adını sordum.
Hiçbiri cevap vermedi.
O zaman anladım:
Senin adın, suskunlukla yazılmış bir sırdı.
Sana bir cümle daha borçluyum:
"Bir insan, unutamadığı birine,
Aslında hiç sahip olmuş mudur?"
Ruhayra,
Sen bana kavuşmanın değil,
Kavuşamamaya rağmen sevebilmenin kutsiyetini öğrettin.
Ve öğrendim:
Bazı sevdalar, ulaşınca eksilir,
Ulaşamayınca sonsuzlaşır.
Ben seni dua gibi sevdim, Ruhayra
Cevap beklemeden,
Sadece söylemenin kendisi için.
Ve şimdi, sana son bir gerçek bırakıyorum:
"Senin yokluğun,
Benim var oluşumun en sessiz kanıtı oldu."
Ruhayra,
Varmak adına çok zaman sarfettim,
Lakin sana varamadım.
Zira, zaman senin ardındaydı.
Ve ben,
Seni zamansızlığın koynunda sevdim.
29.04.2025