Yoksa Yazamazdım Asla...




‘’Kekemedir yaşam şarkı söylerken geçer

Yağmur gibi çınlar sarı yağmurluklarda…’’(Alıntı)

 

 

 

 

 

 

Bir düşe bulut geçirdim

Aslında içimde saklı yaraydı geçirdiğim:

Kılıfın da uymadığı ayan beyan,

Kök hücrelerinde mevsimin.

İçimde büyüyen ağacın da gövdesinde uyuyan;

Bir düşman ki uyuya kalmış bir özlemle,

Fevri meltemin esintisinde

Esneyen yüreğim

Beden dediğin ne ki?

 

Sözcükler kadar yayvan bazen rahvan

Bir gün ışığına özlemim

Ölümün dahi tatlı geldiği

Ömrün sahne arkası

Oysaki perde demişti zamanın tanrısı.

 

Sessizlikle iştigal bir seyirciden arda kalan

Üç beş hıçkırık

Gözleri ala kuşlardan da kırmızı

Bir elem başrolde mevsimin rütbesi

İlla ki gizem.

 

Seziler başrolde

Mizacı aşkın huysuz ve hırpani

Bir telaşla başa alacaksak aynı sahneyi

Hep mi aşktır elzem?

Matarası kayıp bir düşten sızan

O tek damla

Ne melun bir gölgeymiş meğer

Çıktığım yokuş

Ve tapındığım acının okuttuğu bir okul adeta…

 

Kaykılan her sözcükte sevdalı bir vaveyla,

Başım da göğe ermedi hani:

Handikap ve dalavere,

Sökün eden iblis ve de…

 

Mevsimsiz bir düş kurma ümidiyle yemin etmişliğim var içimdeki metruk düşler sokağında yolda kalmış bir ölümlüden fazlası da değilim.

Renksizliğimi tensiye ediyorum ama bir renge de öykünmüyor değilim hani. Var ya da yok tıpası var ya da yok gerisi.

Varyemez düşlerin de muhasebesini kurarken.

Fevri bir rüzgârdan da fazlasıyım en çok içimdeki kırık dalları yeniden binlerce parçaya ayırmak istiyorum.

Sırıtan bir iklim ve melodi hatta tahayyül dahi edemeyeceğim zimmetli bir öfke dünün haznesinde sönmeyen yangının da bilmecesi.

Bir hazan düşüyüm bir hazan güftesiyim aslında hazandan çaldım ben bu esintiyi ve buklesi sönük bir havanın saçlarına esip gürlüyor içimdeki kelebekler ve uçuşan huzmelerde beyitler örüyorum içimdeki çocuğa layık bir de kurdele taktım mı gün ışığına.

Yorgun minvalindeyim ölüm öncesinin çürüğe çıkan bir mevsimin de raporunu sundum yetkililere.

Görüp göreceğim ne mi kaldı ve işte hıçkıran diyez.

Öldüren bir gülücük mü yoksa haşin bir tokat mı belki de uçuşan bir buse artık neyse ırkı olmayan acılardan düşen payıma ve renkli bir peyzaj ve işte arka ayaklarımda kalkıyorum havaya ve yaslanıyorum küflü duvara en çok da içimdeki ağıtlara düşkünüm ve acımdan ölsem de tek kelime etmem.

Bir veda hutbesi olmalı belki de okumaya doymadığım en çok kendime eziyet ederken en az da kendime merhamet sunarken.

Kökleri kayıp bu resmin ve şiir olmaya namzet aslında yazmaktan haz aldığım her öykü ve öykündüğüm hiçbir kahraman yok belki de tüm kahramanları ben öldürdüm.

Sökün eden gün ışığı.

Sucuk gibi terleyen tarla işçisi.

Belki de acıların toprağında açısı olmayan düşlerle gerçeklere paye vermeyen bir yenilgi ve işte damarıma bastı iblis ama suskunluğumu giyindim ben bu gece ve sesleri gömdüm uzay çöplüğüne ve işte yer çekimi kanununa da rest çektim hali hazırda kuş bakışı seyrediyorum hayatı ve işte ruhumu da saldım boşluğa sanırım ölümü özlemek böyle bir şey.

Hiçbir acı çekmezken.

Ve hiçbir şey de konduramazken içindeki boşlukta dalgalanan bir sürü vaveyla ve edeple yaşamanın da alt yazısı iken şiir.

Endamlı bir acıyla hemhal

Yoksa ne işim olurdu gecenin bu saatinde kendimle söyleşeyim derken tüm kartları da açık oynayıp alnımdan düşen her düşen damlayı da hırsla silerken.

Acıtmadığım kadar acısa da canım.

Her rengi tozpembe bilsem de.

Mevsim hep bahar olmasa da.

Bense küfür savuran bir patavatsız ağzından dökülen kini görmezden gelip hala sevebildiğimden dem vururken…

İşte çanlar çalıyor ve sessizlik uğulduyor kulaklarımda hem de kulağıma küpe olan ne varsa bu kez koluma takıyorum ve hayatta yapmadığım ne varsa sıraya diziyorum.

Sözcüklerse tek lüksüm ve işte ağırlığımı koyup evrene sadece uçuşan bir hayalet gibi sırra kadem basıyorum ne de olsa acıların ve aşkın dokunulmazlığı var.

Canım daha çok yanacak ki…

Yoksa asla yazamazdım işte…

 


( Yoksa Yazamazdım Asla... başlıklı yazı GÜLÜM-ŞİİRİN TEK H/ECESİ İKEN AŞK... tarafından 1.05.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu