Ve Tanrı Şiiri Yarattı...





Ey imkânsızlığın sonsuzluğu

Başlıyor yeniden ölüm korkusu

Sensin dünyanın bütün sabahları…

 

 

Göğün karanfil yüklü sarnıcı bir temenni babında dikiyorum söküklerini yalnızlığın; bir tebessüm eşliğinde büyütüyorum renklerimi bir tütsü ise yanan en büyülü duyguların haşmeti ile irkildiğim kadar iklimin deliklerine sokuyorum parmaklarımı bir düğme misali ve işte iç âlemimdeki kördüğüm ve iliştiğim kadar sensizliğe ilikliyorum yüreğimin külünden doğacak sevinçlerimi ne de olsa ben marazi bir düşüm ya da bulut ruhumun ulağı bildiğim sessizlikle ifşa ediyorum gölgemi meddücezrinde sözcüklerin alacalı bulacalı günlerin özleminde terk edilmişliğim kadarım işte: karınca kararınca yaşamaksa hayatı eğer ki adına da hayat denirse.

Hükmü verene sevdalıyım bir de içimi teftiş eden kalemime.

Bir rüyanın revnak sancısıyım aşkla kol kola el ele yürümediğim kadar da var hani: aşk ikliminde açmayı erteleyen bir goncayım adımdaki manaya ihanet etmediğim kadar şakıyan bülbülün sevdası yaştayım yasımla bir iken gül kimliğim ve yaşımla eşleşirken asla sahibesi olmadığım hürriyetin tadına hasret adım çıkmışsa bir kere dokuza konacağım onluk düzenin racon kestiği kadar yuvarlıyorum yüreğimin tüm duvarlarını yıkıp ve işte ruhumun duvağında içime çektiğim bir bulut misali ondalık sayıların hazzında birlik düzenin de tekil hanesinde göç mevsimim gelene değin tüm sakarlıklarımla ufalıyorum iç sesimi kalemin emrinde nişanesi göğsümde duyguların ve öykündüğüm şairlerin duayeni kim olursa olsun için için yanıyorum ateşin mezarında kül; yalnızlığın dokusunda serili bir tül ve gül mahiyetinde cebbar duygularımla eşleştiğim hüzün misali önce süzüyorum sonra s/üzülüyorum.

Ve Tanrı şiiri yarattı küskünlüğüme mahal veren sıra dışı bir sıra sayı sıfatı olmaya meyyal köküne sadık dişimden değil düşümden kovuğumdan ayırdığım ve de ağarttığım kadar tenimi bazen müşküle düştüğüm genelde aşkın meşgul verdiği saydam ve izzetinefsin rüzgârında yüzümü yalayan sözcükleri kibirsiz ve kinayesiz ve kutsala da dokunmadan yarattığı her canlıya Huda’nın sevgi duyduğum kat izinde yaşadığım kadar hayatın ve aşkın rahvan gülüşlerine t/av olduğum.

Hangi boyutta saklandığımı bilmezden geldiğim:

Kulvarında hüznün, tek geçtiğim yüreğimin esaretinde bolca sevip de coştuğum varsın olsun ödeyim kefaretini hem yalnızlığın hem de boca ettiğim göğün eflatun Yıldızı olmaya aday, bir şark çıbanı misali garbın efkarına yenik ve uleması yılların, tozu dumana kattığım fasılların ve hayatın sönmeyen coşkusu ve ateşi.

Tahliye olmuştum yeni yeni:

Tasviri bol keseden ne çıkardı varsın olsun kir tutsun ellerim.

Varsın olsun bulaşsın üzerime çamurun her zerresi.

Tahtım kırık.

Bahtım savruk.

Aşkın meşru hisleri yoksa yeniden mi kaybolmuştum aşkın servetinde olmadığım kadar duyguların bilincinde ve kanayan sözcüklere serptiğim tuz ruhu tozunu silkelediğim gönlün tutulan nutku ne de olsa ayıptı aşk bizim buralarda bazen sönük bir coşku gel gör ki için için ve usuldan sevdiğim kıyısından köşesinden neyse arda kalan, zamanın da gidenlerin de yasını tuttuğum bir günün mizacında saklı gülün dikenine savurduğu nidalar hhhele ki süregelen sessizlik yok mu, nasıl da yüreği d/ağlar.

Zanlar tutkal misali.

Zamlı tarifesi hayatın sevgiler boyumu aşan dalga misali ruhumun kıyısına da vurdu mu sözcükler ve işte sil baştan sevdiğim ve işte sinemde saklı havayı içime çektiğim ve işte beni benden eden derviş zikrimin fikrime etmediği ihaneti sunmuşken bana beşer.

Hüzün ve kaos.

Hazan ve altına takoz koyduğum minvali kalemin.

Eşref saati de geldi mi imgelerin.

Göğün kırık kaputu.

Yerkürenin yedi harikası.

Cinnetin öncesi varsa yoksa cennetin ta kendisi aşk iken şerh düşülesi kimyamdaki o fokurtu: sözcüklerin ukdesi sermayemse beynim ve gönlüm bir punduna da getirdim mi yüreğin yüz ölçümünü güleç yüzünde güneşin ardiyede saklı sandığım ve sanıp sanmadığım her ne ise bilgiç bir devinim sazın sözün sustuğu gayri ihtiyari çizdiğim resim, kalemin nüktesinden doğan bir coşkunun afaki sesi.

 


( Ve Tanrı Şiiri Yarattı... başlıklı yazı GÜLÜM-ŞİİRİN TEK H/ECESİ İKEN AŞK... tarafından 6.05.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu