Muktedir olana meylettiğim hele ki
yok mu o devasa çapı mevsimin…
Sözcükler, zuhur eden debdebeli bir
esinti
Hatmeden varsa yoksa hamt etti mi de
insan
Hazır ol da geçse ömür ne ki…
Bir bağ dolusu hicran
Koruk düşler ve yalnızlık
Semadan dökülen her yaprak
Aşktır ve şiir,
Taşındığım İlahi tapınak
Bir nebze de olsa mutluluk dilemiştim
evrenden
Nakkaşı olsam ne ki hüznün?
Neşreden her umut her yeni gün
Kürediğim değil önümü
Sırtımı sıvazlayan rahmetin eli
Divanesi olduğum bir düğün gibi
Ölümün küf kokan nefesi
Elde avuçta kalan üç beş şüheda anı
Anda saklı hayatın kıymeti ve sol
yanı
Konuşlu olduğum kırık dalı ağacın
Köküne sadık budadığım kadar acıların
Algı eşiğimde saklı nice alıntı
Meylettim mahal verdiği kadar hayat
Meşk eylediğim cefasını yüklendiğim
rahmet dolu sağanak
Hicvi günün kapaklandığım yere
günbegün
Bodoslama geldiğim dünya kükreyen
Sesinde bilinmezin
Caka satan bilindik tek duygu
Hüznün külünde ışıyan bir tevafuk
Mucizelerin endamlı mahiyeti
Kirli sepeti değil oysa gönül
Sevdikçe batan bir gemi
Varsın olsun ulaşamadığım tek liman
Varsın karsın sözcükler emanet
bildiğim bir beden
Ruhumsa o bedenden firar etmek
isteyen
Cıngılı bitimsiz bir hasrete bel
bağlayan
Sağım solum önüm arkam
Devasa bir tabaka duygularımı
kundaklayan
Sağdıcım solum
Koyduğum son nokta sadık olduğum
kadar fıtratıma
Kapıp da koyuverdiğim gizin tininde
çıkan yangın
Ne de olsa sevgiydi büyüdüğü kadar
bir kıvılcımdan çıkan
Kâh parıltı kâh isyan kâh kahrı
Yüklendiğim bunca eziyet bir avazda
doğan
Gün ve gece nasıl ki düşman birbirine
Hali hazırda bulamadığım orta noktası