
Ayrıcalıklı bir öngörü besleniyor.
Önyargısız olmayı şerh düşmüş bağnaz
bir ifade belki de. Üçe tekabül eden o ayrıcalık: ne iki ne de dört.
Ne bir eksik ne bir fazla.
Uyumun sunumu belli ki belki de
uyumsuz addedilen zihniyete müdahil olmak adına.
Dünü dışlarken aslında an’a sadık
kalmak adına.
Yarına kepenk indirmişken ta şimdiden
üstelik ve sarmalında zamanın dipsiz bir kuyuya yolculuk.
Tahakküm edilesi.
Adı mağduriyet.
Zaman aşımına uğramayı reddetmiş.
Adı bayan neşe.
Belki de en sakini ve en diril zihniyete
sahip gözükse de saman altından su yürüten.
Sandık sandık özlemi olmayan ama
haset kervanında en arkada takılı gözükse de için için kaynayan.
Bir hikaye adamı ya da kadını: fark
eder mi?
Müşkülün kıyamı yine zor zanaat
sevmek, demekten öte gidemeyen ve sevgiyi hırpalayan gölgesine ihanet edip
sever gibi gözüken.
Kısaca üç genç kız.
Ergen.
Komik.
Zaruri.
Mağdur.
Sevecen.
Kıyımın sunumu ama görünen o ki; en
çok da kıyama duran ve büyük olasılıkla sevginin mağdur kıldığı benliğine asla
ihanet etmeden sevgiyi pışpışlayan yüreği yine bir anne tecellisi belli ki
teselli olmak uzamında aşkın en sancılı taraf olsa da platonik gölgelere toz
kondurmayan.
Bir satır arasında, üç kızın kesişen
hayat hikayesi olmaya dair lakin göreceli dostlukların suya düştüğünün de
ibaresi yine kayıtsız hayat kıtalarında kayıt altına almakla unutmak arasında
gidip gelen.
Taraflardan biri: hani neşesi bol
hüznü yarına saklı.
Taraflardan biri: iş birlikçi ne de
olsa mesuliyetlerini göz ardı edip hayatın telaşına yenik düşüp, bir müsvedde
kağıdına tekabül eden arkadaş tanımlamasına sonuna kadar sahip çıkan lakin dile
getirmeden kullanım kılavuzunda önyargılarının, en çetrefilli hayallerini
dumura uğratmamak adına.
Üç genç kız.
Ve en edilgen.
En dirayetli.
Zincirin en zayıf halkası gözükse de
içinin pazarlığında gölgesini rehin verdiği dünü ve günü sonsuz bir
yadsımazlıkla yarına dair iştigal ettiği dünyanın penceresinde şeceresini
tuttuğu ailesine karşı çıkacak kadar da cüretkar.
Neyin var, demenin yükü belki de
cevabın çok da muteber olmadığı.
Hadi, sen de… demeyi kanıksayıp
mütereddit ruhuna bilmem kaçıncı pervazdan ukdeler kalmasına dair hutbe
mahiyetinde sevgisini sefer tasında koruyup yemek zamanı bol kepçe ikramının
ardından aç kalsa da tüm saflığını korumaya ve kollamaya aday üstelik bir ömür.
Üçün biri.
Üçün ikisi.
Aslında hiçliğin termal ısısı.
Zaafların da sunumunda, o teslimiyet
duygusu.
Gel-geç güzellikler belki de mazhar
olunası ya da göreceli zevklerin o dokunaklı tınısında kesif bir sessizliğe bürünülen
zaman aralığı.
Bir kaos öncelikle.
Bir katresi dahi yeterken, doyumsuz
mülkiyeti ile nefsin, izdiham yaratılası sonra da doz aşımından ölümün bile
kıvancına haiz.
Zanlar…
Zansız yarınlar.
Yarınsız dünler.
Dünün maliyeti üstelik yüklendiği
faiz ile geri dönümü hep hicap hep yanık bir türkü.
Üç genç kız.
İlk durak…
Bir sınıfta büzüşenler bir tarafta,
hafızlayanlar diğer tarafta ve taraf tutmayanlar belki de hayata tutunmak
adına, tarafsızlığı meşrep ve merkez bilen.
Güdümü sevgi madem… alın işte: size
bir resim resitali.
Kurbağa prensin dönüşeceği değil de
döngünün hangi aralığında rast gelecek prensesine?
Zarlar atılır ve…
Hep mi yek, diyen boşboğaz bir
görüntü.
Belli ki kimsenin de umurunda değil
bu resim resitali.
İç güveysinden hallice, demeye mazhar
ama illa ki bir seyircisi olmalı.
Kınında mı kininde mi saklı,
dercesine.
Sarı saçlı bir kız çocuğu.
Elleri kirli aslında alnının akıyla
döşediği o boş sayfada nükseden adacıklar, adamcıklar, arsız yalnızlığın da
tezahürü başını eğmeden gönül gözüne de ihanet etmeden.
Başka bir kız çocuğu.
Hayli iri.
Kara kaşlı kara gözlü.
Nasıl da tezat, diyesi gelse de
insanın…
Ve üçün biri aslında üçün hükmü yine
bu muzip kız çocuğunda hoş dalgalanmalar yaparken.
Ela gözlerin neşesi ve yüz
güzelliğini gölgeleyen o minicik ellerinde taşıdığı hüznü ve yalnızlığı.
Sevmeye dair bir hikaye, deyip de
düşmüşken yola.
Sevgiyi baş tacı yapmanın asaleti ile
dengini aradığı bir sınıf arkadaşında daha fazla anlam taşımasına delalet yine
içindeki sıkkınlığın bariz feryadı.
‘’Ellerine sağlık.’’
İlk cümlesi ressam tarifesinde o sarı
kız serkeş bir gülümseme ile ve de şaşkınlıkla mahcup olup da…
‘’Teşekkür ederim.’’
‘’Ne güzel çizdiğiniz resim. Tam
benlik lakin resimde hiç de iyi değilimdir…’’
Demenin çok ötesinde, bir imgeyi atıp
boşluğa kızışan yürek sesinden hallice dostluğa uzanan yol…
Seneler sonra.
Seneler önce.
Ya şimdiki zaman? Demek en tezat ve
aykırı iklim yine kışa düşen başın bahar kokularına özlemi.
Ve üçüncü kız nasıl mı dahil oldu bu
tabloya?
Merhamet.
Metanet.
Belki de son kullanım tarihi geçmiş
bir zaruri yet ne de olsa okul yılları yalnız geçmez.
Üçün üçü tastamam.
Derli toplu ve dolu dolu geçen
seneler.
Seneden öte asırlara sığmayacak bir
sevgi.
Gönül gözünde tek perdesi olmayan ama
sevginin hep tek perdelik oyunlarda baş rol oynadığı.
Seneler ve seneler.
Sınavdan sınava.
Hoyrat bir program adeta suyunu
çıkarırken ilk gençlik yıllarının yine de mutlak bir mutluluğu programlarına
davet etmişlerken.
Seneler.
Farklı IQ’ları ile tensiye edilen
nice mefhum.
İzdüşümü zekanın. Sınav stresine
yenik düşüp uykusuzluğa mal olan o geceler.
Erişilmeyen sabahlar.
Farklı özellikleri, perspektifleri ve
kurmaca senaryolar yine başarıya dair ama…
Sene sonu.
Lise sonunun izdihamı yine üniversite
hayallerine yenik düşen.
Asil bir imge kadar da sakil bir
farkındalık.
Gün yüzü göreceklerinin beklentisi
ile sisteme müdahale etmeden ama illa ki müdahil olacaklarının bilinci ile.
Yol ayrımı.
İki üniversiteli kızın ortak
hikayelerine ket vurmadan geçecek yıllar belki de zamanla ite kaka ve…
Senelerin de zevkin de muhasebesini
tutmadan geçen öğrencilik yıllarında gerekli başarıyı yakalamama durumunda bunu
arkadaşlarına atıfta bulunarak ve yine onları dışlayıp kendi yoluna giden o iri
kıyım genç kız belki de kadın belki de müridi hüznün kim ise aşağı gördüğü
kadar yok sayan.
Üçün üçü.
Hala.
Dünden kalan.
Yine de…
Dillere pelesenk olan nice nota ve
sol harfin en ağır bastığı.
Sol anahtarına atıfta bulunan bir
yürek sesi yine solun zaferi.
Aşka dair inancı sonlanmayan,
mutluluğu kendince yaşayan…
Üçün biri.
Üçün hegemonyasında yalnızlığın en
muteber farkındalık ve en eşsiz gölge olduğunun bilinci ile…
Üç nota.
Do.
Doğru olan neydi?
Re.
Resmedilen bu hikayede kimdi haklı
olan?
Mi.
Misafir bellediğimiz kim ise
yüreğimizin tekerini de kıran…
Aşkın katsayısında saf tutan o
yalnızlık.
Aşkın kisvesi.
Rabıtası hüznün.
Keramet erbabı.
Üç genç kız.
Üç kadın.
Üçün biri.
Ve şimdilerde:
Birinci şık: asla ihya edilemez o
rota yine bol dökümlü eteğinde kıskançlık ve nefret ile dolu haznesine nasıl
oldu da sığmış bu arkadaşlığın temasındaki o yalın ifade?
Arkadaşlığın himayesinde ve de
inancın ve de güven duygusuna binaen bir arkadaşlık ve kardeşlik sözleşmesine
ihanet eden.
İkinci şık.
Nerede olduğu bilinmiyor o esmer
kadının.
Çocukken bile kadınlığın rehavetine
kapılmış.
Çocukken bile uyum temasında nefsine
söz geçirememiş.
Üçüncü şık:
Nerede o muzip ve neşeli kız
çocuğundan eser yok iken mutluluk… demek mi?
Haşa.
Hala mutluluğu kurgulayabilen ve hala
kendisini seven belki de en çok kendisiyle cebelleşen.
Üçün biri.
Tek tını.
Huzur.
Tek şarkı:
Şimdi dönülmez akşamın…
Sus payı bir söylem.
Ve sol anahtarı.
Solun zaferi.
Sevginin zaferi varsın mağduriyet ilk
sıraya tekabül etse de…
***
Aslında üçün birini yazmaya dair bir
kıvanç taşımıyordum ta ki yine dünde kalan biri ile ettiğim sohbet esnasında
bana üç beş okul anısından bahsedene kadar.
Geride kalanlar.
Bizden yarına taşan o olasılıklar.
Üçün biri.
Demlendiğim bu arkadaşlığın en mağdur
yanı olmaktan çokça şikayet etmesem de içimde bir ukdedir, o yılların
tansiyonunu ölçüp ölçmeden tanı koyduğum dostluk martavalı.
Nabzını tuttuğum bir hikayedir her
yeni gün ve sevdiğim her insan.
Sevme özürlü olanlarla yolum kesişti
ne yazık ki bu yüzden sevmeye sevdalı şu garip kimliğimle bir nebze de olsa
sevgiye düşkün herkese sevgi ve selamlarımı gönderiyorum.
Bir çatı katında unutulan bir resim
gibi hissederim bazen ya da yüreğimin frekansını ayarlayamamanın verdiği
hezimet ile hala nasıl oluyor da sevmekten öte yol bilemediğim ama bir o kadar
da korktuğum sanırım sevmek değil de sevdiğimi söylemek korkutuyor beni ama
korka korka da olsa sevip haykırıyorum işte belki de sormalıyım ve soruyorum:
Sizi sevebilir miyim?