
Düşümden kovuğumdan arda kalanla
hemhal şiirin yangınında soluklandığımdan mıdır ne bir nebze de olsa susmayı
öğrendiğim günden bu yana farz olandır hikmeti sevginin müdahil olduğumdur o
yenilgi:
Ah, sen hırsız kalpli sevgili…
Tutuştuğum kadar tutukluyum sana
Sergüzeşt bir mevsimde kaybolduğum
kadar
Garbında özlemin
Bir bit yeniği var belli ki hayat
denen iklimin.
Ne fark eder ki aralıksız sonbaharı
yaşasam
Kuytularda sakladığım bu densiz ve
bitimsiz sevgi
Bil ki neşridir ömrün
Devasa bir esaret
Nesridir yorgun yıllarımın
Bir koşu atı gibi sırtlandığım
Dalkavuk gölgeler
Yaranamadığım kibirli münafık hisler
Kaale alınmadığım ne ki?
Arşı alaya çıkmış bir bekleyiş
İpin ucu kaçtığından beri
Sallandırıldığım darağacı
Hezeyanı dünün haznesi günün
Hâkim kılındığı kadar hüznün
Debdebeli bir yara içimde saklı
Sancılı bir ölüm yokluğun kırık sazı
Mihrabı delen gözlerim
Ayyuka çıkan hislerim
Nabzını alamadığım kadar mutluluğun
Mutlak bir yanılgıdır içime sızan
güneşin
Acısı da bir açısı da bu yalnızlığın
Ve işte bir çentik daha attığım…
Şiirlere namzet yaralı iklim
Mağdur Eylül
Mahzunca yaşadığım kuşbakışı şarkı
İçerlediğim kadar içtiğim
İçtimada o deli c/esareti
Şafak saydığım kadar da şakağıma
dayalı
Kalemin de b/astım mı tetiğine
Fink attığım kabrim
Ne yaşıyorum ne de ölü.
Araf’ta saklı tüm varlığımın nazı
niyazı
Azat edilmeyi dilediğim bir hükümle
sırdaş
Hünkârıyım hüznün ve bu imkânsız
aşkın
Elbet varlığıma delalet sızısı imgelerin
Yokluğa delalet sessiz kaldığın kadar
sektiğim
Yüreğinde
Nal topladığım ardından
Na’şına dahi razıyım varlığının
S/üzgün göğün
Gülüşünden arda kalan o rahmet ki
Rağbet görmediğim kadar yaşam denen
iklimde…