
Örnek teşkil etmeliyim sadece;
dediğim değil de demediklerimle de varım.
Sonramdan yana kaygım yok değil hani
sonra da tamlayanını arayan bir tamlama gibi peşine düşeceğim yazgımın.
İlk kez bu gün karşılaştım onunla ve
beni fark etmemiş gibi yaptı öncesinde belli ki çetrefilli bir yolculuktan ya
da yoldan geliyordu.
Elinde kocaman ve kirli bir torba…
artık içinde ne varsa sonra benim kuyruk sallamadığımı görmesine rağmen usulca
geldi yanıma ve okşadı başımı.
Aldırmadım bile sadece bön bön
baktım: o da önüme.
‘’Kızım, güzel kızım’’ diye konuşmaya
başladı birdenbire. Yanımızdan geçen hayli güzel bir kız da üstüne alınıp
baygın baygın baktı bize. Neden sonra anlamıştı ona ithaf edilmediğini. Bu
sefer kızgın bir eda ile söylenip hızlı hızlı yürümeye başladı.
Peşin hükümlü olmamak lazım, değil
mi, diyenlerden olmadım hiç ne de olsa en peşin hükümlü canlıların başında
gelir insan. Allah’tan insan denen canlı gurubuna dâhil değilim de aklıma
esenin peşine takılıyorum.
Soytarı tanımlamasına giren yeşil
saçlı kadın ve yanındaki dövmeli oğlan beni görür görmez avaz avaz bağırmaya
başlamasın mı?
Sandılar ki elinde torba olan adam
bana bir şey yapıyor. Ki ne yapabilir ki? En kötüsü tekme atar ve karnımdaki
yavrularımla beraber atar beni bir arabanın önüne. Hem ilk kez de olmaz hani ne
de olsa geçen sene doğumda ölen yavrularımla beraber bir çöplüğe atılmıştım.
Allah’tan insaflı bir çöp toplayıcı yardım etti bana sonra da kursağından
geçmeyen her lokmayla beraber yaralarımı iyi etti. Hatta bir keresinde yalvar
yakar bir veterinere bile muayene ettirdi beni. Sandım ki beni deşecek elindeki
neşterle. Neyse ki canımı bağışladı Yaratan.
‘’Kızım, güzel kızım.’’
Bakar mısınız, adam hala beni
sayıklıyor. Belli ki bayağı yalnız kalmış ve uzağında dostlarının. Eh, ben de
kuyruğumu sallayıp adamcağızın gönlünü alayım.
Şu araba neden sürekli korna çalıyor
ki? Hem belli mi olur? Öyle ya… düğün konvoyu.
Benimle aynı batında doğan rahmetli
kız kardeşim tam da böyle bir günde-sanırım Mart idi yine-evet, böyle bir günde
eşekler cennetinin müdavimlerine katıldı. Hatta hiç unutmam: bağırsakları
çıkmıştı üzerinden geçen kamyon da az sonra tepe taklak olmuştu hem. Eh, etme
bulma dünyası. Sen hem can al sonra da naralar at mutluluktan hem de ölümüne
saniyeler kala.
‘’Al, bakalım güzel kız. Hadi, gel
benimle. Sana daha neler vereceğim. Azıcık yürüyeceğiz. Biraz yokuş çıkacağız
sonra da kocaman ve karanlık bir binaya gireceğiz ve derken… demedim inan ki
demedim. Çok da karanlık değil hani. Sadece giriş loş sonra üst kata çıktık mı
daha aydınlık bir odaya geçeceğiz. Benim kaldığım o geniş oda. Bir de…’’
Sahi, neden sustu ki?
‘’Hey, sen, berduş!’’
‘’Bana mı dediniz?’’
‘’Evet, sana beybaba. Ne istiyorsun
hamile köpekten? Köpek ya köpek. Daha dün birinin leşini gömdük hem de… tövbe,
tövbe, açtırma benim ağzımı.’’
‘’Kardeşim, benden köpeğe ne zarar
gelir ki?’’
‘’Onu kendine ve sapık arkadaşlarına
sor. Bilmem ki ne gelir? Bana bak, polisi çağırmadan def ol git. Sapıksan da
uzak dur bizlerden ve hayvanlardan. Kadın mı yok memlekette kardeşim? Bak, yaşlı
başlı adamsın. Elbet sana da bir kısmet çıkar… E…’’
‘’Ne kadını arkadaşım? Benden kime ne
zarar gelir ki? Hem…’’
‘’Ne var o torbanın içinde? Aç,
bakim, aç torbanın ağzını. Yoksa ilaçlı ya da zehirli et mi vereceksin zavallı
hayvana? Ulan, bak, elimde kalacaksın. Def ol git dedim sana. Bak az ileride
karakol. Hemen çağıracağım polisi. Artık anlarsın hanyayı konyayı. Sen de
bulursun layığını girdiğinde kodese.’’
Bilumum insana rast geliyorum da şu
yaşlı adamı pek bir tuttu gözüm. Belli ki niyeti iyi. De bu adama ne oluyor da
bağırıp duruyor amcaya? Ben bir hırlayım da kaybolsun gözümüzün önünden.’’
‘’Bak, köpeği de korkuttun bağırıp.
Ben de aldım ağzımın payını oysaki ben…’’
‘’Sen hala toz olmadın mı?’’
‘’Benden kimseye zarar gelmez
anlasana kardeşim. Sadece evime yani kaldığım metruk binaya…’’
‘’Demek itiraf da ediyorsun köhne bir
yerde yaşadığını. Söyle bakim, sapık amca kaç çocuğa kaç hayvana tecavüz
ettin?’’
‘’Allah’tan kork birader. Ben de bir
babayım hem de kızım çok…’’
‘’Hoşt, köpek, hoşt. Git sen de bir
bahçeye mi parka mı gidersin de başının çaresine bakarsın artık. Bak duymuyor
bile. Ne verdin hayvana da kılı kıpırdamıyor?’’
‘’Ne vereceğim ki? Henüz hiçbir şey
vermedim hem… Ya, hayvanı niye tekmeliyorsun? Asıl zarar veren sensin. Ben
sadece onu alıp…’’
‘’Hayırdır, beyler. Belli ki bir
vukuat var. Devriye arabası ile gezerken dikkatimizi çektiniz. Ne oldu beyler?
Neden tartışıyorsunuz?’’
‘’Memur Bey, bu adamdan şikâyetçiyim.
Gündüz vakti gelmiş köpeği kaçırmaya çalışıyor.’’
‘’Var mı kimi kimsesi köpeğin de
kaçırmaya çalışıyor?’’
‘’Olsun olmasın. Belli ki niyeti
kötü.’’
‘’Amca, Bey Amca. Kalk yerden de bak
yüzüme. Ne yaptın da kızdırdın adamı? Bak, sana diyorum. Yoksa ikinizi de
merkeze çekeceğim. Hey, amca. ‘’
‘’Belli ki rol yapıyor.’’
‘’Vay anasına. Resmen adam hıçkıra
hıçkıra ağlıyor. Ah, köpek olmayacaktım da ağzıma geleni söyleyecektim. Yok,
be, bu amcadan zarar gelmez. Bakar mısınız, nasıl da ağlıyor. Hav hav…’’
‘’Amca iyi misin?’’
‘’İyiyim ya da değilim. İyi olsam
size ne kötü olsam…’’
‘’Muhittin Amca, sen misin?’’
‘’Tanıyor musunuz Memur Bey? Eh, kim
bilir kaç canlının…’’
‘’Sus be, densiz. Muhittin Amcamız o.
Hiç kıyar mı?’’
‘’Ne yani, zarar gelmez mi bu
adamdan? Hadi, ya! Ne malum? Belli ki gizli kapaklı işler yapıyor. Hem üstü
başı da kir içinde.’’
‘’Size de rahatsızlık verdik Memur
Bey oğlum. Nasıl olayım evladım? Torunuma söz verdim oyuncak alacağım diye.
Lakin yetmedi param. Ben de şu garip köpeği alıp götürecektim. Oyalansın çocuk.
Ne de olsa…’’
‘’Al işte adam yine ağlamaya başladı.
Ne oluyor ya bunlara durduk yerde? Ay, karnıma ağrı girdi. Yoksa doğuruyor
muyum? İyi de daha zamanı gelmedi ki…’’
‘’Ameliyatı ne zaman senin torunun?
Allah vere de açılsa gözleri. Sen bak bu densizlere Muhittin Amca. Sen Muhittin
Amcanın kim olduğunu biliyor musun?’’
‘’Belli işte.’’
‘’Seni densiz adam. Muhittin Amca kaç
zamandır burada yaşar. Geçen sene yangın çıktı veteriner kliniğinde. Evi de
ofisi de yandı kül oldu. Sen bir de gelmiş adama iftira atıyorsun.’’
‘’Affet, Bey Amca.’’
‘’Bakma sen üstümün başımın döküldüğüne.
Biz de bir zamanlar afili giyinirdik hani. Eh, her şey gitti elimizden.’’
‘’İyi misin Muhittin Amca? Seni evine
bırakalım. Çok geç olmadan git. Hem torunun seni bekler.’’
‘’Biri de beni duysun ya. Geliyor,
yavrularım geliyor. Hav…’’
‘’Bu köpeğin nesi var ki? Huzursuzlandı
birdenbire.’’
‘’Doğum başladı. Çekilin bakim.
Hayvana müdahale etmeliyim bir an evvel.’’
‘’Ey, güzel Allah’ım. Körün istediği
bir göz sen verirsin…’’
‘’Yardım edeyim mi amca?’’
‘’Gölge etme başka ihsan istemem.’’
‘’Desene Muhittin Amca. Senin evin
nüfusu arttı bir anda.’’
‘’Takdir-i İlahi evlat. Az açılın da
hayvan rahat nefes alsın. Al işte ilk yavru geldi bile.’’