Kağıt Helva Tadında



şimdi size 
derin bir ruhun
bir zaman yontucusunun 
bir semenderin içinde yaşadığı o ateşi
anlatacağım

bu şiir de
anlatacağım ne kadar çok şey var 
oysa
bıraksalar da 
çakılan çiviler kalem olsa 
tahtadan kağıtlar
bu şiiri öyle yazsa 

sabahlara kadar farklı sözcükler diziyorum 
güneş çok erken doğuyor
gölgeler düşüyor  odaya
hayallerimin açık kalmış penceresinden
cihetlerimi karmakarışık eden 
hiç bitmez 
bu muamma nicedir

parmaklarımın arasından 
kum gibi akıp gidiyor zaman
bir hüzzam şarkı 
ya da nihavent
hangi dağın ardını aştım
hangi mesafelerden geçtim
kime ne
nerede ağlıyorum
ne zaman gelirim kendime

avuçlarıma alacağım kalbimi
ve masum bir çocuk gibi 
göz kırpacağım güneşe
bu sabah
sonsuz sevdalara 
kuzey ve güneyine yerkürenin 
aşk hikayelerim
hep ilk sayfadan okunacak 
bir şey yazılmadan arka kapağına
ve bitecek heyecanlarımın
sürgünü 

sonrası 
mahmur ışıklar altında 
ve yengeç izleri üstünde 
yürümek gibi el ele
ışık
ufkun çizgisinde yanacak
kendine zaman biçecek
bu hikmetin son faslı
kimse bilmeyecek
kapıların açıldığı vakti
aklımın acıktığı 
ve sancıdığı anı

alıp udumu astığım duvardan
şarkımı söyleyeceğim 
şimdi
kimler dinleyecek beni 
ana dilinden değil ama 
anlamadığım dillerden
hıçkırıklarımı
dökülen yaşlar renk vermez çünkü
hiçbir çiçeğe 
bu topraklarda
 
şimdi  
bir cümle kılığında
bırakıyorum yüreğimi bir denizin dalgalarına
bırakıyorum ki ıslansın
elimde kağıt helvası tadında kelimeler
el sallıyor
sonra kağıttan bir kayık geliyor 
dalgalar arasından
doğan güneş kızılın her renginde
metçe bir bakış
cezirce bir gülüş yolluyor

sevdiğim bütün çiçeklerin dallarında 
bahar açıyor 
duvarlara ellerimle değil belki 
şiir yazıyorum hasretten
uzakta bütün gök gürültüleri
bir vapur dumanı gibi 
tütüyor hayallerim
sorgusuz sualsiz 

sevdiğim bütün şarkılar
sloganlarını devrim gibi yıkarken duvarların
bir demet karanfil yüreğimde
aydınlanırken
kim siz ve kimsesiz 
erimeye yüz tutmuşken
kardan adamlarım 

sırılsıklam bir tutku 
ve birden 
perdelerimin dalgalanması 
ne buluttan 
ne rüzgardan
sineme dokunan 
hüzzam bir esintiden
her şeyi değiştiriyor 
yahut bozuyor 

başımı alıyorum ellerimin arasına
uzatıyorum ayaklarımı denize doğru
arkada ki ormandan gelen seslere
kulak kesilmiş 
ninni gibi sessizce
balkon çiçekleri uykuda
ay saklanmış
gecede bir tek yıldız bile yok
en son çoban yıldızı
alıp götürmüş

ve bana ümit bahşeden saatler 
günün hangi vaktine eklense 
ılık bir kan olup dolanıyor damarlarımda 
çakan şimşek gibi 
ya da masumca 
bir yağmur 
kahırdan mı
sevinçten mi 
bilmiyorum

redfer

( Kağıt Helva Tadında başlıklı yazı redfer tarafından 26.05.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu